22 Kasım 2013 Cuma

Asi Bir Kuştuk hepimiz. Kuş olup uçtuk..

Dün akşam Kozyatağı Kültür Merkezi'nde +Ali Poyrazoğlu 'nun "Asi Kuş" oyununu izlemeye gittik.. Ben biraz kırık, biraz grip, biraz hassastım..Yolda giderken arabada uyukladım, hiç mi hiç canım istemiyordu açıkçası bir şey izlemek... Hatta oyun başlayana kadar koltuğumda uyukladım, öylesine bir hal geldi ki, eve gidip yatmak ne cazipti..

Ve oyun başladı. +Ali Poyrazoğlu sarı payetli ceketiyle çıktı önce sahneye, sohbet etti seyirciyle, alkış dedi daha çok alkış.. :) Başladı önce güldürmeye, öndekilere protokolsünüz zenginsiniz, arkadakilere ise işte benim fakir halkım ben sizin için oynamaya geldim deyince alkış kıyamet tabii :)

Oyun önce biraz fıkralar, şakalar, müstehcen hikayelerle başladı.. Açıkçası eyvah dedim, çünkü çoğu zaman böyle şeyler güldürmüyor beni,  ama daha sonra öyle güzel konuştu ki +Ali Poyrazoğlu .. Text bazı yerlerde o kadar göklere çıktı ki... Duygulandım, çok güldüm, çok içten hissettim onu...

Ali Poyrazoğlu zaten benim yıllardan beri çok sevdiğim, radyo programlarını takip ettiğim, çok derin bir adam.. Oyunculuğuna diyecek söz bulamıyorum o ayrı.. Ama dün akşam oyunculuğundan ziyade, sanki maneviyatı yüksek bir ruh vardı karşımda, o konuştukça ben okşandım, o konuştukça ben derinlere daldım.. Mustafa Kemal hikayeleriyle coştuk, +Müjdat Gezen +Sezen Aksu+Huysuz Virjin ve en sonunda +Zeki Müren hikayeleriyle beni benden aldı.. Aklım yüreğim ruhum gitti 80'li yıllara... Ki ben 83 doğumluyum, hissettim, gittim o zamanlara, o hikayelere.. O kadar güzel anlattı ki +Ali Poyrazoğlu .. Helal sana diyorum. Yine sevdim seni, yine beni benden aldın.. 

Öyle anlamlı dersler vardı ki içinde, insanın yaratıcı ruhunu geliştirmesine yönelik.. Ben bilmeme rağmen yine de çok iyi geldi, doping gibi oldu, babam bana ders veriyordu sanki hayatı öğretiyordu.. "İnsan iş adamı olabilir ama bu kimliğin yanında mutlaka sanatçı ruhunu da çıkarmalı.. Ya da sanatçılar mutlaka iş adamı ruhunu çıkarmalı ki kendi işlerini yürütsün.. Mimarsan Klasik Türk Musıkisi yap, Avukatsan Uzay Bilimleri ile ilgilen, Doktorsan Şiir yaz... Yap ki yaratıcılık çıksın, bununla dünya ve sen geliş değiş" Ah... Evet işte bu.. Tam da bu!

Bunun yanında araya giren ve hatta oyun onunla başladı diyebiliriz +George Bizet'in Carmen müzikali ve hikayesi... Aynı şekilde dokunaklı ve aynı şekilde çok etkileyiciydi..İspanya'yı görmemiş bu dahi yazar sadece bir iki İspanyol tablosuna bakarak ve bir-iki İspanyolca şarkıyı dinleyerek, aslında ucundan tutarak bu müthiş operayı yazmış... Yine yaşadığı sürece pek değer görmemiş ve erkenden ölmüş Bizet.. işte diyor +Ali Poyrazoğlu "George Bizet genç bir devrimciydi aslında, operayı değiştirmek istedi ve değiştirdi de. Bir devrim yaptı o" Belki işi dışında bir şeydi ama sanatın bir yerinden tuttu Bizet.. Yaptı, gösterdi dehasını..

Asi Kuş gerçekten içindeki kuşu, özgürlüğü, coşkuyu harekete geçiren bir oyun.. Kuş olup uçası geliyor insanın.."Ve aşk.. Özgürlüğe uçan kuşların birlikteliği.. Çoğunun kolu kanadı sakat.. Daha sonra sakatların birleşmesi.." Çok etkilendim aşk üzerine onlarca söz söyledi.. İyi ki var +Ali Poyrazoğlu iyi ki..

Ve ben iyi ki onun oyunlarıyla, radyo programlarıyla büyümüşüm.. Okuyan varsa bu notu, kaçırmayın derim. İçinizdeki Asi Kuş'u canlandırmaya diyelim...

14 Kasım 2013 Perşembe

Kraldan Çok Kralcılar var..

Ben bu lafı pek severim.
Kraldan çok kralcı olmak. Harikadır. Gerçekten mevki, para, güç, ün gibi unsurları taşıyan herkesin çevresinde vardır bunlardan. bu insanlar Kral konuşmadan, bir şey söylemeden, duygularını belli etmeden Kral ile ilgili konuşur, onu ve gücünü savunur, her seyi kendi biliyormuş gibi davranır, çok bilir, çok savunur...Ooofff! Bu adamlar kendileri bir halt olamamış, sürekli bir yampiri yumpiri,kaygan zeminlerde, böyle hafif kaypak tiplerdir. Kral iyidir belki ama bu adamlar yüzünden sevmiyorum Kralı.. Yok banane benim dünyam bu değil.

Kralcılar bir yana dursun ki gerçekten bu insanlarla işim olmaz. Normal olanlara hep yazık olur, kazık olur, o kazık mahvolur.

Eveet arkadaşım gün karanlık bugün. Akşama İlkim'in doğum günü kutlaması var. Hafta arası olan kutlamaları sevmiyorum, hoş yarın cuma ama yinede muşmula gibi işe gidiyorum sonra. Ama İlkim'i seviyorum, so akşama gidiyorum :)

Hafta sonu ise Esra'nın yeni ev kutlaması var :) O ne demekse? Yeni evine taşındı ve bizde onda toplanacağız. Hem altın günü, hem de hediyelerini vereceğiz ve akşamına da +Candan Erçetin konserinde olacağım. Merakla bekliyorum Cumartesi'yi..

Bu arada güç bela tez özetimi yazdım, haftaya okula hocaya götüreceğim. Korkunç bir özet oldu, bu kadar mı olur? Ama artık ne vereceksem vermem lazım hocayı kaçıracağım yoksa.. Umarım kaçırmamışımdır tabii. Travma olur bu bana.




13 Kasım 2013 Çarşamba

Mercan gitti..


Ah..İçim yanıyor..:(
Bu hayvanlar, sokak hayvanlarından dolayı dert sahibiyim ben.
Az önce, yazın doğan ve benim itinayla baktığım kız kedim Mercan'a araba çarpmış olduğunu öğrendim. :( Gerçekten kalbimin bir yerinde sızım sızım sızlıyorum şu anda.

Uzun zamandır böylesini görmemiştim. Nasıl insan gibi, nasıl sevdiren, nasıl seni anlayan kediydi. Temmuz'da doğmuştu, yavruyken bakmıştım sonra büyüdü işte birazcık her kapıyı açtığımda yanıma geliyordu, kucağıma aldığımda koluma kafasını yaslardı. Pire ilaçlarını yaptım, kısırlaştıracaktım,  o benim kedimdi..:(

İzmir'e giderken duruyordu, geldim yoktu kaç gündür. Bugün yine onu ararken, yan komşuyu gördüm sordum. O da kızıyla çok seviyordu onu.. Kızının peşinden giderken araba çarpmış işte oracıkta o anda ölmüş..

Sokak kedisi değildi o ya, kedi değildi başka bir şeydi..
Çok sevdim onu ben ve şu an çok üzgünüm.

Sokak kedilerinin kaderi bu zaten. Doğarlar ve ölürler. Ya araba altında, ya soğukta..

Taş olmak lazım, kalbin kaskatı dolaşacaksın, ne insan seveceksin, ne hayvan, ne bitki. Ancak öyle çekilir hayat.

Şimdi gözümün önünde Mercan, miyav sesi aklımda...
Huzur içinde uyu güzel ruh, kısacık ömrünün bir yerinde bende vardım biliyorum.

:(

11 Kasım 2013 Pazartesi

Kasım Beni Kasıp Kavururken

Vay beee..
Ayın 11'inide bitiriyoruz arkadaş..
10 gündür yazmamışım bloğuma. Kendisi yeni ve ben ilgilenmemişim. Ama nedeeenn?Bir sordun mu günlük?

Geçen hafta sonu Pelin'in bebeğinin diş buğdayına gittim tüm cumartesi bitti tabii. Keyifliydi çok yahu :) Bebekler, mamalar, taze anneler.. Gün gibiydi. Sonraki pazar derken bir koşturma geçiverdi. Efendim sonra hazırlanmalar, valizler hoop İzmir'e! Alsancak, Kemeraltı, Asansör, Şambalı tatlısı, Güven Lokantası, Bornova, Karşıyaka, palmiyeler, damla sakızlı türk kahvesi, Topçu lokantası... Off diyorum..!Tabi ben aslında konferansa gittim, ama daha çok gezdim tabi.. Ne güzel memleketsin sen İzmir yahuu! Hayran kaldım.. İnsanları, yemesi içmesi, doğası..hayranım.. Peki ben neden İzmirli değilim diye diye diye döndüm inan..

Oldu mu sana Kasım 9! Geçtiğimiz haftasonu ise bir gün annem bir gün diğer annem özlem özlem..

Şimdi bilgisayar başındayım aslında tezimin özetini yazmam ve vermem gerek okula ama yazamıyorum, yapamıyorum ya :( Allahım ben bu okulu bitiremeyeceğim gerçekten. Yok yani alt tarafı bir özet vermem gerek, yok çıkmıyor ııkk ıııkk ııkkk!

Ayrıca çarşambayada ödev teslimim var, yok arkadaş bana bir kal geldi.. Duaya çıkmam lazım.
Yazamıyorum nerede eski ben nerede vah nerede ah nerede.

Böyle ekran karşısında şarkılar türküler olmaz bu iş. Vallahi eskiden daha akıllıydım ben ne yaptığımı bilirdim. Puff :( Kasım beni kasma, kasıp kavurma şu ödev teslimlerimi yapayım lütfeen :((

1 Kasım 2013 Cuma

Cuma candır, gerisi heyecandır, ha bir de Kasım'da aşk zırvalıktır!

Cuma ferahlığındayım.. Hoop her şeyi yutasım, yiyesim, herkesi öpesim var..

Dün ruh daralmaları yaşarken bugün böyle olmamı Cuma'ya borçluyum.

Hava birazcık soğudu İstanbul'da, hafif bir esintiler var. Ama sabah evden çıktığım anda yürümek istedim. Alabildiğine yürümek.. Off, kulakta güzel ezgiler yürüyebilseydim ya keşke.. Ne güzel olurdu.

İşte rutin işlerin en kötü yanı bu. İstediğini istediğin zaman yapamamak. İşe yetişeceğim telaşı ile, attım kendimi dolmuşa. Puf..

Velhasıl işteyim.. Yazmam gerektiğini bilerek başladım hemen. Ama dün sevgili kocacım benim yazdıklarımı beğenmediğini söyledi. Daha etkili yazmalıymışım? Ne yazacağım etkili olsun diye? Ben vampirim mesela, zombiyim.. Bayılır zombilere emininm ilgisini çeker. Nihayetinde bir +Ayşe Arman olmayacağım değil mi?  Neyse illa ki daha etkili yazılar olur, bişeyler yaşarım, güldürürüm, ağlatırım.. Ama bu günlük. Adı üstünde gündelik olaylar yaşadıklarım. Bu kadar yaşıyorsam napayım.. Arkadaşlarıma püskürdüm, kendimi batırdım, tiyatrocu olamadım diye ağlak yazı yazdım. Beni strese sokma rica ediciiimmmm.

AAAA Kasım olmuş?! Şimdi twitterda herkes "Kasım'da aşk başkadır" yazmıştır kesin, daha bakamadım ama :) Evet Kasım'da boşananlar, ayrılanlar, birini kaybedenler için kesin başkadır eminim.

Hadi bakalım bu ay kocacım bana neler yapacak madem Kasım'da aşk bambaşkadır, bekliyorum. Kahvaltımı hazırlayıp yatağıma mı getirir, evi mi temizler, çok ilgili alakalı şevkatli olur gözümü mü yaşartır bak bilemedim. Kendi yaratıcılığına kalmış. Romeosal hareketler, Don Juan'lıklar bekliyorum kendisinden...

Kasım, Cuma hava bulutlu.. Tüm romantik hikayeleri, içimizdeki sevgiyi, umudu çıkarma zamanı. Her anın kıymetini bilme halleri. İnan şu an tamamiyle pembe giyinmiş iş arkadaşıma bile gülemiyorum sevgili günlük öyle romantiğim.. :)


Not. Resim Alp dağlarına aitmiş.. Heidi geldi aklıma.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...