26 Eylül 2014 Cuma

Cuma'ya aşığım!!

Şimdi yağmur yağıyor, İstanbul'da fırtına, o, bu, şu.. Ben evime ulaştım şükür! Kedilerimi besledim, aldım elime güzel kırmızıyı baktım keyfime ve keyiften, çok şükür keyiften yazıyorum satırlarımı, hem de ceptenn!! Ayyy amor!!

Ben ne zaman hissedersem yazarım. Yazacağım.. Şimdi geldi yine..

 Ah Eylül bitirdin beni, alacağın olsun! 

Tüm karmaşamı, kaygımı, sinirimi bıraktım şimdi geceye, aksın gitsin toprağa, toprak yenilesin kendini.. Suya atardım da.. Kadıköy 'de sular kesik, Allahım ya! Hay bin kunduz again!

Şimdi Cuma diye ben bi sevinç, bi manyaklık, bi sarhoşluk halindeyim sormayın gitsin.. 

Şükür kavuşturana..

Şimdi atıyorum kendimi sokağa! Asla evde oturmayacağım bugün.. Kalk gidiyoruz, hayat akıyor!!

25 Eylül 2014 Perşembe

Yaz kızım...

Yazsam ne çıkar, yazmasam kimi bozar diye düşünmeden edemedim..

Şu aralar, hayat enerjim sönük, dağınık.. Takıldığım işler, konular ve düşünceler var. Hepsini halledip geçmem gerek, yoksa geçemiyorum genelde, daha bir büyüyor nasır oluyor içimde.

Çalışıyorum, aslında tezim bastırıyor sağdan soldan yetiştirmem gereken kocaman araştırmalarım var, şu hayata, mesleğime, hocam var beni bekleyen tatlı tatlı, Ekimin sonunda jüri var, şahane!

Ee Kocam var beni bekleyen, şahane tatlı tatlı.. Hayatımızın her anı jüri, sorgu, derin düşünce, napsak ne etsek halleri..

Ben varım, hala halledemediklerim, düşündüklerim ve kaygılarımla.. Pek tatlı değilim anlayacağın.
Aslında benim tadımı kaçıran şeylerin üstüne çıkmam gerek şu hayatta, hala öğrenemedik işte 3'lü yaşlarda da..

Nihayetinde yavrucum benim kaygılarım seninkileri döver. Belki de senin ki döver bak bunu da dert etmeyeceğim.

İnanır mısın sosyallik yapasım bile yok. Şöyle güzel sofralarda güzel drinkler alasım kaçmış bu hafta.

Ama bu yazıyı okuduktan sonra da, ayyy noldu anneeemm? diye kimse yanıma gelmesin piliiiz. Geçer, geçecektir, hep böyle olur. Bir şey yok. Tamam bitti.

Bloğa gelen giden oluyor, iyi güzel bir şey şöyle gelenin gidenin arkasından bakıvermek. Yorum yapanlar şahane, yapmak için yapanlar da var tabii. Ama olsun, herkesin bir amacı var ya hayatta, kıymetliler işte.

Neyse durum budur, adım hıdır. Öyle bir laf vardı, hah buldum benim adım Hıdır, elimden gelen budur. Ne saçma, Hıdır ne be?

Beni takibe den blogların hepsini takibe aldığım için minnoş minnoş, okuyamıyorum çok oldular, sanırım eleme yapmam lazım.

Evet ben kaçar, çalışmam gerek. İşler beni bekler.
Hayat devam eder.


20 Eylül 2014 Cumartesi

İncesaz..




Ben bu şekil okumalardayım, üretmeye çalışıyorum.
Boş durmamak mesele...

Dinleyenlere sevgiler olsun!

19 Eylül 2014 Cuma

Yargı

Sağımız solumuz her yerimiz yargı..

Yargılamak, eleştirmek, beğenmemek, eğitim vermek, öğretmek..

Bende yok mu?

Çoooook!

Törpülemeye çalışıyorum, inanın çok çabalıyorum.

O öyle.
Olduğu gibi kabul et..
Böyle yapmasında bir sebebi vardır.
Aslında şöyle düşünmüştür.

Yargı kimsenin hakkı değil nihayet..

Çok zor ama insan kendine hakim olmalı.
Dur demeli.
Aman demeli.

Yar-gı!

17 Eylül 2014 Çarşamba

Vapura Sarıldım..Deniz Oldum Ben..

Siz hiç bir vapura sarılmak istediniz mi?
Ben istedim..
En uç kısmına yakın, denizden çıkıp, tam burnuna göğsümü yaslayıp, kucaklamak.
Hayalimde kollarımda uzuyor tabi, teeyy teeeey vapurun sonuna kadar.
Bir bakmışım vapur ben olmuş, ben deniz olmuş, deniz İstanbul..
Karşılıksız aşk mı dersin, aman napalım, bende onun hayatından gelip geçen biriydim belki de..

İstanbul..
Benim şehrim işte.
Her sabah aynı yollardan geçip, aynı hat numarasıyla belki de işime varmaya çalıştığım, o sarılacağım vapura bindiğim köyüm.
Düşününce, hem kendimi ve hem kendimi..  Her gün farklı cümleler ve duygularla uyanıyorsa insan -bazen kendim tabii-,  her andan farklı tatlar çıkarıyorsa, yaşıyordur ve yaşamasının en büyük sebebi "aşk"tır.. Şükür!

Aşkı besleyen en güzel tok sesli şahıs, elbette "çaayyy" diye bağıran lacivert kazaklı, tuhaf pantalonlu amcadır denizin ortasında. Tamam güvendesin.. Burası evin.. Burası İstanbul!

İşte bu akşam akşam nerden çıktıysa bunlar, aslında sabah çıktı da ben sakladım geceye kadar. İçimde tuttum tuttum, bir sürü iş güç, hayat pratikleri, saçma yaşam halleri derken saat oldu mu sana gece.. Uzun uzun kemençemden ses çıkarmaya çalıştım.. Nihayetinde 6 senedir hala fa'yı mi de, rasttaki re'yi de ya pest ya tiz çekmekteyim.. Ve uzun uzun ancak boş telde doğru düzgün ses bulabildiğim sol sesini dinledim..
Sooooll..
Soooolll...

Uuzun yay çekişleri. Sahi nasıl oldu bu sol? Nasıl, neden, niye.. Dinledim dinledim, dinledim de pes ettim bu gecelik.. Eee bu Derya Türkan nasıl çalıyor bu aleti, elinde ne var, nasıl bir şey veriyor ki saza?

Dokunmak, tıkla bak.. Nasıl bir derya, deniz.. Erkan Oğur, Derya Türkan ve İlkin Deniz..

İşte herkesin hayatında türlü mucizeler var.  En acısında bile.. O mucizeleri al da eline, kalbine götür, çoğalt yeniden yay, dağıt.. Herkesin ihtiyacı bu değil mi.. Neyse, bir an kendimden şüphelenmiştim, en nihayetinde içimdeki masal perisi ölmemiş çok şükür!

Birde dalgalar var mesela.. Haberleri var mıdır kendi seslerinin bu kadar güzel olduğundan?

Yazdıkça yazası gelirmiş insanın.. Bugün yine benden kelimeler. İçine dışına bakmayalım.. Hangisini neyin yanına koyduk, o yanyanalar birbirini sevdi mi? Kimbilir..

Aklıma şu an şöyle bir cümle geldi "Bir kahve dost olur insana"..
Sonra bir gülme..
Tamam, eyvallah olur tabii..
Ama bazen yalnızlıkta çok tatlı değil midir yahu?

İşte böyle geçer bir akşam vakti. Ah Eylül yaktın bizi sen, hep senden..
Tamam.
Bu kadar.

Hadi o zaman vapurlara diyelim sol elimi de havaya kaldıraraaak, heeeeyyyttt!
Ahh ahh, kimseye etmesek ya şikayet, ağlasak ya halimize bir başımıza..

İyi bir gece..

P.s.: Ara Güler, bu ülkenin en büyük şanslarından.. Resimlerin devamı için..Tık Tık..








15 Eylül 2014 Pazartesi

Hayaller Olmasa Yaşar mı ki İnsan?

Ayın ortası.
15'i bugün.

Memurların maaş günü. Yaşasıııınnn!

Haydi paradan puldan söz açmışken. İnsanlığın sağı solu ödemelerle dolmuşken, kirası, faturası, kredisi klasik.. Üzerine sigortası, tesisat or elektrik masrafı, ya da ayy kış geliyor kombilere bakalım havası, yemeğe de şunlar gelecek kallavi bir alışveriş yapalım derdi tasası, ahh ahh yaz tatili de yeni bitti ama gitsek ya bayramda Bozcaada'ya ya da Şirince'ye, şöyle gözde mavi, elde kırmızı takılsak ya rüzgarla.. Aman nefeste parayla  mı be kardeşim?!

Evet nefes bile parayla, nerede alacağına göre değişir o nefesi.  Otur evinde al nefesini.
Öyle Hava Bedava Su Bedava, Bulut Bedava değil be Orhan Veli abiciğim, değil ya valla değil.


Maviye mi doymadım nedir?

Tamam gerçeklere dönelim. Zaten aslında gerçekti değil mi yazdıklarımız.
"İt's monday and I want to fun.".
İngilizce bilmeyenler için çevirim. "Haydi saçmalama, git bir işe yara"

Hafta sonu evde oturdum mır mır kedi gibiydim..
Ahh yalan!
Elçinciim ile yemek organizasyonu yaptık, sağolsun şahane şeyler hazırlamış biraz aksilikler olsa da.. Şimdi okuyup gülüyordur. Gülme tamam affettim seni. Bir daha yemek hazırlamaya 7'de başlama, yeter :))) Yemek sonrası napcaz napcaz.. Film izleyelim klasik.. Ama biz diziye başladık hep birlikte.. Fargo...
Bernoşun dün doğum günüydü.. Aslında bir önceki geceden kalma, bayağı bir baş ağrısı ve uykusuzluk vardı ama tabii ki gittim. Vala hoplaya gümleye kızı karşıladık eve çağırıp :) Göbekler falan atıldı o derece yani :) Ben burada fotocu olduğumdan, o güzel nur yüzüm çıkmadı, neysee...


Bloğumunda tasarımını değiştirdim. Ayy nasıl tasarladım nasıl dizaynırlarla konuştum anlatamam..
Yalan yalan..
Valla eğri büğrü kendim yaptım resimleri, çektim çekiştirdim, uğraştım.
Kız bloğu oldu mu ki?
Olmasın ya..
Mor kullandım yahu orta cinsleri de yakalamak için..

Yani, Çok güzel haftalar..
Daha şimdiden tatil tasarlamalar..
Bende kafalar cozutmalar..






11 Eylül 2014 Perşembe

Masalmış Meğer Hayat- Mim İçerir

Çatt diye yazıyorum..
Hemen yazdım işte.

PYS adlı koreli şarkıcıyı bilirsiniz, Gam Gam style nam-ı diğer! Hiç sevmedim, sevemeyeceğim şarkısını. Lakin özellikle çocuklarda bıraktığı etkiyi de tahmin edersiniz. Çocuklar, büyükler, dünyanın biiiin biiirr  insan modeli. Milyonlarca dinleme, izleme, youtube'da rekorlar!

Ben dinleyemem..
Ben beceremem..




Ben ki hala taş plaklardan müzikler dinliyorum. Kendimi Cumhuriyet yıllarında zannedip, yelpazemi bir o yana bir bu yana sallıyorum bak hayallerimde! Utanmasam diğer elime de pipo alacağım ama, o erkeklere olurdu dimi daha çok?! Pipo içen kadın gördünüz mü hiç? Ben görmedim yahu..
Neyse pipo kısmı yanımdaki kolalı gömlek katibime gitsin..


Tamam işte şimdi beni öyle hayal edin.
Cumbalı bir evde yaşıyorum.. Kuzguncuk'ta mesela..
Elimde dantelim, el işlerim.. Kanaviçem, yastık kılıflarım.
Öyle sanatsal çalışmalarım ev içinde.



Her zaman estetik, her zaman sanat..
Ocakta da pişen yemeklerim.. Akşama hünkar beğendim, tatlı olarak da Sakızlı Muhallebim.. Niye büyük harfle yazdıysam, tatlıya saygı duydum besbelli!

Günümüzde misal yaşıyorum ama ordayım ben, ruhum nostaljik, ay retro, ay geçmiş, ay antik,eski eskici!

Dımtıs dımtıs müziklerle saçını başını sağa sola savuranlar, havaya zıplayanlar, ne bileyim ehliyetini kaptırabilecek kadar gaza basan hızlı şoförlerden, o insan tiplemelerinden olamıyciim üzgünüm! Bazı zamanlarda düşünürüm de cahil cühelan hareketler gibi gelir bana.. Aman ha üstüne alınma! Her şeyi ben bilemem esasında..

Peki ya nereden geldik ki bu konuya?
Ah bu Çelen'in Sazı bana dokunup kaçmış, mim demiş, yap demiş, yaz demiş..
Bende kendimden işte tam da benden bir yazı yazdım ona. Beğenir misin ki acep?

Ben kime dokunsam da kaçsam?
Kimin hayal gücünü zorlasam?

Çok düşündüm..
Haydi bana ilk mimi yapan, ilk takipçim, güzel insan Kahve Tadında'yı mimliyorum..
Bu işin gereklilik kısmı, ve isteyenler lütfen yapsın bana da haber versin gelip okuyacağım!


Yazı da kullanacağın kelimeler;
Pipo
Taş Plak
Yelpaze
PYS
Cahil
Ehliyet
Yastık Kılıfı
Sakızlı Muhallebi






9 Eylül 2014 Salı

Mükemmel Mümkünü İmkansız Kılar, Mesele Hayatı Mümkün Kılmak

Günler geçiyor işte..
Dün evin oralarda, motor boşluğuna sıkışmış bir kedi kurtardık yoldan geçen Yeşim adlı güzel hayvan sever kişiyle..
Uğraştık didindik, ton balıkları verdik de bağırması kesildi süt kedisinin..
Zar zor çıktı yerinden annesini aradı, durdu.
Malesef nerden geldiğini bile bilmiyoruz, simsiyah olmuş egzostan..
Temizledik.
Şimdi koruma altında..Sahilde.. Diğer yavruların arasında.
Sabah 7'de gittim baktım, kalp çarpıntıları kesilmiş ama hala annesini arar durur..



                                                                                           Illustration by Japanese artist Mihoshi



İşte böyle doğal akışında hayat again!

Bir de dün Hande'ciğimden dolayı okuduğum Berkun Oya yazısını paylaşmadan edemeyeceğim..

Oku..

Bedrettin-Tık Tık

6 Eylül 2014 Cumartesi

Benim Cumartesim, Benim Şarkılarım, Benim Kelimelerim

Bu cumartesi..
Ne şahane!
Evdeyim aylar sonra.
Yağmur yağıyor aylar sonra..
Ben kahvemi yudumlarken şahane ezgiler kulağımda..

Ohh şükür ediyorum yani anlayacağın.
Sende şükür et hayata.
Mutlaka vardır çevrende güzel şeyler.
Sarıl onlara..

Akşama kuzenim Cansel'in düğünü var.
Şimdi ona hazırlanmadan bir kaç saat çalışsam iyi olur diye odamdayım.

Ama paylaşmadan edemediğim, not almazsam olmaz dediklerim var. Ondan buraya bu telaş!

Evden blog yazmanın özgürlüğünü kullanarak..
Yani işyerinde youtube falan açılmadığından, oldukça kısıtlı zamanlarda ara ara yazarak yazıları tamamladığımdan şimdi biraz daha rahatım.

Biraz benden şarkılar olsun.
Çok çeşitli şeyler dinlerim ben.
Klasik Türk Musikisi'nden Jazz'a kadar her güzeli, her iyi işi..
Şimdi yağmur, kahve, çalışma demişken..

Ta P'tite Flamme- Amelie-Les Crayons: Yumuşacık...

Martha Wainwright-La foule:  Biraz Paris.. Biraz Kahve...

Madeline Peyroux-Dance Me To The End Of Love:  Gözlerini kapat...

Ve Haruki Murakami İmkansızın Şarkısı'nı okurken ben.
Daha başından beni esir alan cümleler..


"Çünkü ben, olayları, sözcüklere dökmedikçe anlayamayan o yeteneksiz insan türündenim..

Sonunda anlıyorum, biliyorum ki ancak ve ancak eksik kalmış düşünceler ve anılar eksik diye tanımlanan cümlelere gelio oturabilir...

Ölüm yaşamın karşıtı olarak değil parçası olarak vardır..."

Çok keyifli hafta sonları.
Hemde herkese!

3 Eylül 2014 Çarşamba

Ben nereliyim be kuzum?

Nerelisin sen?
Nerelisin nereli, kökeni söyle?
Kütük kütük diyorum kütüğün nereli?

Hmmmmm..

Küçükken Sivas'lı.
İlkokul-Orta-Lise-Üniversite itibariyle İstanbul, Kadıköy, Moda'lı
Ruhum Fransız tabi, şehirleden Paris kendime seçtiğim.
25 yaş sonrası tekrar Sivas'lı
Evlendim Mersin'li..
Geçen sene bir İzmir seyahati yaptım Kasım'dan beri İzmir'li.
Aaa yazları kesin Ege'li!

Bir yere ait olmak. Bir yerli olmak. O sınırı çizmek. Sınır çizdim hah buralıyım dedim rahatladın mı?

Kendimi bilmez iken yani okul çağına kadar, evdeki misafirlerden, babaannemden, babamdan, amcamdan, kuzenlerden yani aileden ve yediğim yemeklerimden Sivas'lıydım ben..Oooh şahane bir çocukluk, aile içinde, sıkı fıkı, sevilgen, sevişgen Sivaslılık içimdeydi. Hoş bilmezsin ki o yaşlarda nesin, kimsin.. Çocuksun çocuk..

Sivas, Akıncılar, Memleketim ayol!

Doğduğum, büyüdüğüm yer benim Kadıköy, Moda. İlk çevrem, ilk algım, ilk havam, ilk suyum İstanbul.. Vazgeçemem, hayatta olmaz, benim canım Kadıköy, benim canım evim. Olmaz olmaaazzz, gitmem bir yere.. Hala evim, hala sokağım!

Erdal Uzer fotoğrafı, Moda

Tabii ortaokul-lise ana yabancı dilimin Fransızca olması sebebiyle Fransa ve Paris ayrıdır benim için..7 sene hayalini kurdum oranın. Şehir nasıldır, sokak nasıldır, şarabı nasıldır, kahvesi ve sigarası, cafeleri, tatlıları ne kadar tatlıdır? Ve kavuştum hayalime sene 2007'de, yaşadım Paris'te 6 ay.. Yaşamak denir mi şimdi buna, belki de tatil yaptım demeliyim.. Ben gölümü verdim Paris'e gerisi boş.. Şimdi Parisienne filmler, chansonlar benim hayatımın büyük bir bölümünü oluşturuyor. Cıızz eder bir yerim Paris duyduğumda, Sacre Coeur, Montmartre en sevdiğim!


Sonra İstanbul'a geldiğimde Nişantaşı tekrar benim nezdimde bir parlayıverdi. Orası yerli Paris'imdi benim..Öyle gözümde bir büyüdü, ama küçük orası, dar, az bir yerde..

Sivas'a tekrar dönüşüm, yani daha da kabullenişim ilk Üniversite'de oldu. Üniversitenin ilk günü tanışma sırasında, herkes lise ilkokul memleket söylerken bir elin parmaklarını geçmeyen İstanbullu insanlardık biz nihayetinde.. Aaaa dedim, ne acayip. Kimse İstanbullu değil.. Maraşı, Antepi, Bakılesir'i..Sonra bayramlar gelirdi herkeste yolculuk telaşı.
 Nereye?
Memlekete..

Bir ben İstanbul'da, ne bu be benim memleket nere? Niye yok? Niye kalakaldım ben?

Uzun uzun,ağdalı memleket temalı 4 üniversite yılı işte..
Ben toplasan 3 kez gittim Sivas'a.. İlkokul 1 sonrası, Hazırlık'tan Orta 1'e geçtiğimde 11 yaşımda ve son olarak sene 2000'de babamla.. Döndükten bir kaç ay sonra hastalığına teşhis konuldu ve ertesi sene kaybettik.

Sanırım o zamandan beri daha düşkünüm "memleketime".. Ah bir de o kara gün olmasaydı.. 2 Temmuz 1993, daha da çok severdim ya, neyse!

Şimdi oraya gitmeye hala cesaretim yok babamdan ötürü. Çok gidesim var bu yaşımda bu kafayla tekrar bakmak ama cesur değilim, evet..

Sonra evlenince kütük güneye alındı.. Haydaaa hop! Mersin.. Bilmem, tanımam, etmem, görmedim, gitmedim ama kimliğimde yazıyor işte..

Gitsek ya, Adana, Mersin, Antep...Giden, bilen vardır elbet..

Ne kaldı?
Haa İzmir!
Yaaa o ne güzel memleket yaa... Kurban olurum valla :)) Kordonuydu, deniziydi, Pasaport'u, Bodrum'a Çeşme'ye yakınlığıydı Allaaaaam  ne güzel şehir. Oralı olabilirdim bak. Ege insanıyım aynı zamanda. Her yere yakın. Yaz gibi, yazlık gibi..

Pasaport, İzmir

İşte ben gönlümü bırakıyorum bir çok yere.
Nereliyim ki ben?
Ne dicem insanlara?
Bu nasıl saçma bir soru aslında..
Peki ya ben nerden geldim buralara?

Bu sabah http://yenibiranlam.com/ bloğunda okuduğum son yazıdan etkilendim sanırım.

Taşı toprağı memleketim benim her yeri güzel. Fazla milliyetçiyim ben, duygusala bağlarım, oturur ağlarım.
Her yerliyim ya..
Afrika'nın gizemli köylerine gitsem oralı olurum hemen.
Dünyalıyım nihayetinde.
Bu da böyle biline!



1 Eylül 2014 Pazartesi

Eylül'den sesler, Elimde Yıldızlar, İçimde Umut..

Geldim gençler..
Tamam artık bitti..
Şu andan itibaren bol çalışma, bol okuma, bol yazma mevsimi. Ee Eylül geldi kolay mı?



Geçen hafta Bodrumdaydım yine. Yukardaki resim Molly ile.. Kuzum, özlüyorum onu



Bu sefer aile tatili. Annem, ablam ile. Tabii ki yine çok güzel geçti. Tatilin kötüsü olur mu ki? Mavi ve Sarı varken.. Ha Deniz ve Güneş yanii ;)

Gümüşlükteyiz yine..

Bodrum Moonlight gecesi.. 4 Kız indik işte, deniz, şarap ve şiirler vardı.. Hiç unutamayacağım akşamlardan oldu..

Ablamlayım, resmin hali durumu, duygusu o kadar güzel geldi ki..

Ve şimdiye dönelim, aslında amacım tatil postu yapmak değildi.
Eylül, en sevdiğim ay sanırım.
En çok Eylül geldiğinde çıldırmalara başlıyorum. Kafamda yeni yeni işler, umutlar, renkler oluşuyor.
Bilmem bir şeyler yapabilir miyiz ki bu sene de..


Şimdi bana yeni sene.
Önümde kocaman bir iş hayatı, ofis zamanı.
Klasik Kemençe derslerim.
Koskocaman bir tez öneri jürim.

Kitabım, kalemim, defterim, notalarım...
Haydi bakalım.
1 Eylül Barış günü.
Başladık.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...