Bugün tam da blog yazmalık, evde oturmalık, çay/kahve içmelik, efendime söyleyeyim film/dizi izlemelik ama asla işe gelmemelik bir Mayıs günü.. Şu an bir işim olmadığından ötürü kendimi bloğuma vereyim dedim. Bugün ki konum, sizler için düşündüğüm konu ne? Ne acaba... Ama buraları okurken çoktaaaaan başlığı okumuş olmanızdan kaynaklı olarak konuyu anlamışsınızdır, ah makûs talihim, kör gözlerim! (Makûs u'nun üzerinde şapka var, Türk Dil Kurumu kaynaklı, bilesin okuyucu)

Kitaba geçelim. Kitabın ismini aylarca "Konuşmasaydım Yazmazdım" olarak okuyarak ilk başarımı elde ettim zaten. Hatta Pınar'la konuşurken "Bak benim buraya taşıdığım eski bloğuma ne kadar benziyor bende konuşurken yazdım gibi bir blog ismi açtım ne büyük tesadüf dimi, bu da konuşmasaydım yazmazdım." o da dedi ki "Yoo, yazar aslında pek konuşmaz, hatta konuşmadığı için daha iyi yazdığını söylüyor" gibi bir şeyler söyledi. Bende gözlerimi devire devire yoo, ne alaka, dur bulayıım sana cümlelerini dedim falan. Sonra Shit! Adam koşmasaydım diyormuş, konuşmasaydım değil.. Koş-ma-say-dım.! Gerçekten dikkatsizlikte de tavanım çok zaman..
Dolayısıyla kitabı tekrar ele aldım, başa döndüm, evet kitapta yazar yaklaşık 30 yılın birikimiyle, farklı şehirlerde, farklı biçimlerdeki koşu hayatından bahsediyor. Koşma eylemini hem fiziksel açıdan ele alırken hem de hayatına dair kararlarından, hayallerinden ve birikimlerinden bahsediyor. Maraton, yarı maraton, triatlon, dakikalar, kilometreler, nabız sayılarının içerisinden geçtiği şehirler, New York, Atina, Tokyo, Hawai'de bulunduğu zamanlardan anılarıyla süslemekte.. Haruki Murakami ile yaptığım araştırmada kitaplarının milyonlarca sattığı bilgisi gözüme ilişince neden daha önce kendisiyle karşılaşmadığımı sorguladım evet.. Böylesine bir yazarın hayatında çok önemsediği ve 30 yıldır aksatmadığı koşu sporuna yer vermemek olmazdı.. Çünkü insanlar aslında mesleği, işi, evinin dışında yaptıklarıyla kendilerini ifade ederler. Hobi diye ilkokulda anket defterlerinde sorulan ve senin de "yüzme, kitap okuma, film seyretme" gibi saçma sapan doldurduğun cevaplar yaşın ilerlediğinde hala yanındaysa, sen onun çok içindeysen, gerçekten iyi yüzücüysen, film arşivin varsa, müzikle ilgileniyorsan işte o sensin, senin en parlak yüzün.. Dolayısıyla yazar, yazmaktan başka diğer yüzünü anlatmış bize, koşunun yazısına yansımasını, ikisinin birbirine bağını anlatmış..
Beni en etkileyen kitap cümleleri ise şöyle;
"Acı kaçınılmazdır ama acı çekmek bir tercih meselesidir" (Kitabın girizgahı)
"Yürekte açılan yaralar, bir insanın bağımsızlığı karşısında dünyaya ödemek zorunda olduğu çok zor bir bedel"
"Murakami Bey, insan sizin gibi sağlıklı bir yaşam sürünce zamanla roman yazamaz hale gelmez mi?" Arada sırada insanlar bu soruyu sorar bana. Roman yazmak, sağlıksız bir eylem; yazar olan kişi de sağlıklı olmak dediğimiz çemberden uzak bir yerde, mümkün olduğunca sağlıklı denemeyecek bir yaşam sürmek zorundaymış gibi. Biz roman yazmaya çalıştığımızda, insanlığın temelinde bulunan zehir gibi bir şeyi istemesek de çekip çıkarır, görünür kılarız. Yazarlar az çok bu zehre maruz kalır. Bu zehir işin içine girmediği sürece, gerçek anlamda yaratıcılık eylemi ortaya konulamaz çünkü (tuhaf bir benzetmeyle söyleyeceğim ama balon balığının zehirli kısmının aynı zamanda en lezzetli kısmı olmasıyla tıpatıp benzeyen bir durum galiba). Ama gerçekten sağlıksız olan şeylerle uğraşmak için insan mümkün olduğunca sağlıklı olmak zorundadır. Bu, benim tezim. Yani sağlıksız bir ruh bile, yine sağlıklı bir vücuda gereksinim duyar. İşte bu yüzden, böyle biri sanatçı olamaz, dense bile ben koşmaya devam ediyorum."
"Okul işte öyle bir yerdir. Okullarda bizim öğrendiğimiz en önemli şey, en önemli şeylerin okullarda öğrenilemeyeceği gerçeğidir"
Pınar'a tekrar teşekkürler.. Tanıştırdığı için beni Haruki Murakami ile..
Size de güzel öneri, hafta sonu yağmurlu ve soğuk geçecek evde oturmalı, kitap okumalı :)
Koşmasaydım Yazamazdım/ Haruki Murakami/ Çeviren: Hüseyin Can Erkin/ Doğan Kitap/ 170 s.
Ahh canım benim, ama gerçek şu ki seni de konuşmak besliyor.
YanıtlaSilBöyle bıcır bıcır bir insansın..Konuşmak ve üstüne yazmak çok yakışıyor sana :)
Evet çok konuştuğum doğrudur :)
YanıtlaSilaa benim de bu seneki doğum günü hediyelerimden biriii. oku diosun yani...?
YanıtlaSilevet oku bebeğim :))
Silmerak ettim ben de bu kitabı :)
YanıtlaSilBen sana getiririm istersen..
Silben cok sewiyom bu adamı adı aklıma gelmiyor bi turlu "orama koma burama ko" bendeki adı :))
Silhahahahah :)) Matarama su ko de bari, daha terbiyeli :))
Silben de çok severim bu adamı. herkese de öneriyorum çantamdan çıkarıp çıkarıp. 3 kitabını okudum ama bunu duymamıştım. çok eğlenceli buluyorum dilini. romanlarını da öykülerini de yani. burada da acayip popüler..
YanıtlaSilDiğerlerini de alıp okuyacağım.. Meraktayım!
SilMerhabalar,
YanıtlaSil‘’Haruki Murakami – Koşmasaydım Yazamazdım’’ kitabıyla ilgili hazırlamış olduğunuz yazı için teşekkürler. Bu kitap, benim gerçekten yazarlığa bakış açımı değiştirdi. Yazmak konusunda motivasyonumu artıran ‘’Koşmasaydım Yazamazdım’’ kitabından en sevdiğim alıntıları derlemiştim, izninizle ben de sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/haruki-murakami-kosmasaydim-yazamazdim-kitabindan-10-enfes-alinti/
Yazılarınızın devamının gelmesini dilerim,
selamlar ve keyifli okumalar olsun.