Yaşım 11 iken Bodrum'da ilk gittiğim yer Gümüşlük..
Ablam 20'lerinde, arkadaş grubuyla giderken beni aldı işte yanına, nihayetinde en yakın arkadaşı bendim şu hayatta :)
Şimdi şu yaşımda bu sene tekrar gezince anladım ki,
Çok acayip bir yer orası.
Bodrum'un Batısında kalıyor.
Bak bak resimde solda ;)
Hemen gecesinden anlatmaya başlamak lazım.
Bir kere, güneşin batışına bakar taparsın İlahi tüm güçlere.. Orası kesin!
Adını Ay ışığının denize vurmasıyla oluşan gümüş renginden dolayı aldığı söyleniyor..
Gerçekten dolunayda, Ay'a bakınca..
Ay sana bakınca.
Deniz'de yakamozlar olunca..
Orası Gümüş gece..
Ben gittiğimde Dolunay yoktu ya, şansa.. Neyse siz giderseniz Ay'a göre yapın planı programı..
Orada çok çok sevdiğim Jazz Cafe'den girdik denize.. Jazz Cafe Gümüşlüğün en tatlı yerlerinden birisi.. Yaz akşamları çok önemli sanatçıların canlı müzikleri, mini konserleri oluyor. Büyükşehirlerde binlerce lira verip gittiğiniz insanlar (bazen gidemediğiniz, -miz) oradalar. Bodrum'un genelinde böyle bir durum var zaten.. Yazları şahane işte!
Deniz kenarındaki ağaçlar, ya boyanmış ya kabaklarla süslenmiş.. Sanatçı işi, tasarım işi..Şu bayraklı görünen ada, Tavşan adası. Gerçekten ve gerçekten tavşanlar var.. Lakin bu kış malesef köpekler aç kaldığından, tavşanlar telef olmuş duyduğum kadarıyla..Oraya suya girerek gidebiliyorsunuz, taşların üzerinden yürüme yolu var denizden geçen..
Gümüşlük Çarşı.. Ayyy 11 yaş tatilimde hemen yukarıda gördüğünüz marketin yanında küçücük minicik bir dükkan var, lokma yapıyor.. İlk lokmamı orda yemiştim ben, amaaan tarçınlı çikolata soslu!! Hiç unutmadım o tadı ve o çarşının kokusunu.. İşte gerçekten hala aynı kokuyor..!Meyve, güneş ve şekerin kokusu.. Hiç duydun mu o kokuyu?
Sanatçılar sokağı... Çok orjinal işler yapan dükkanlar var. Tek tek gezilmeli..
Bunlardan bir tanesi Şükran Uyar'ın sanat işleri.. Çizimleri öyle tatlı ki! Dükkanın adı da Gümüş Kediler.. :)
Magnet manyaklığım var evet..
Gümüşlük'te en sevdiğim yer de burası.. Denizin tam karşısındaki köy kahvesi.. Mavi, Sarı, Beyaz.. Renk manyağı oldum beeennn...
Köy kahvesinin ve tabii ki Gümüşlük'ün güzel kedileri..
Yani ben orada bildiğin romantiğe bağladım sevgili okuyucu.. Tekrar aşık oldum Gümüşlük'e Bodrum'a..
Bitti mi?
Bitmedi..
Daha geceye devam edeceğiz..
Gündüz kumsal olan yerler, akşam restauranta dönüşüyor.. O kabak lambalar, tahta masalar, mumlar, ay ışığıyla birleşince işte bu görüntüler ortaya çıkıyor.
Ben fazla zoom yaptığım için çözünürlük biraz uçmuş durumda.. İdare ediciiizzz..
Sahilde, istediğin yerde kumsala, şezlonglara ya da nereye istersen çökmek,sabaha kadar oturmak sana kalmış. Özgürsün..
Gelelim sevimsiz işlere..
İlk gittiğimde pansiyonu bile neredeyse olmayan Gümüşlük, şu an tepelerinin en uç noktasına kadar ev, beton, otel dolu..
Bu resimde bana ait.. Ne kadar korkunç değil mi?
Ve Gümüşlüğün denizi.. Malesef bol yosunlu, sivri taşlı.. Denizi yaramaz.. Denizi sevenler değilde muhabbeti sevenler gitsin, ya da deniz ayakkabısı iyi bir çözüm olabilir. Ben öyle yaptım.
Çok pahalı artık.. Fiyatlar gerçekten uçmuş. Uzun süre kalmak için kendinize uygun bir restaurant bulun, anlaşma yapın, sefer tasınızla gidin ;))
Son sözümde, Gümüşlük meşhuuuurr Limon Cafe'ye, (Ayşe Arman'ın röportajından sonra patlamış olan köy evi, reçelleri ve kahvaltısıyla meşhur) son derece o tatlılıktan uzak, anlatılanların yanından geçmemiş, parayla bozmuş ve ukala bir yer. Kahve içmeye uğradığımız akşam üstü vaktinde "Şu an yemek saatine geliyoruz, kahveyle kimse uğraşamaz" deyip müşterisini tersleyen son derece kaba sahipleri..
Gittim ve pişman oldum.
Gitmeyin derim. Ya da gidin ama kulağınıza da küpe yapın söylediğimi.