29 Ocak 2015 Perşembe

Sevgiden Girdik, Dosttan Çıktık, Mutluluğa Bağladık

Çok sevdiğimiz ama hiç bunu dile getirmediğimiz zamanlar var.
Biliriz onu çook severiz, onsuz olmaz, tadı olmaz, aynı olmaz, muhabbet olmaz..
Ama asla söylemeyiz onu sevdiğimizi.

Mesaj içerikli kurabiye bu, evet o...
Bazı şeyleri dile getirmek ya da eyleme dökmek, hissettirmekle paralel olursa kişi sevildiğini hisseder. Yani herhangi birini yapınca bir ilişkide, diğerleri eksikse yetmiyor. Hisseden duymayı, duyan eylemi istiyor.

Dün okuduğum bir yazıda şöyle bir şey yazıyordu "Kişi, ilgi beklediği insandan ilgi ve sevgi gelmezse kendini mutlaka yalnız hisseder, yalnızlığı beklediği kişiden verileri gelmedikçe geçmez" Veriler, iletiler, kontaklar, sözler, gözler neyse..
Yaaaaa, ben seni yerim, yutarım!

Tabii bunu direkt olarak kadın-erkek ilişkisine bağlamamak gerek. Bahsettiğim her türlü ilişki. Geçmiş yıllarda yazılan bir "mutluluk" yazısı bayağı bir ilgi toplamıştı. O yazıda, mutluluğun sırrı açıklanmıştı. Para, iş, aşk değilmiş esas mutluluk veren. Aslında en başta arkadaşlar ve arkadaşlık geliyormuş. O yüzden basite, sadeye indirgememek lazım. Kadın-erkek çok önemli ama, arkadaşlık sanırım bir numerooo!

Kendimden yola çıktığımda, arkadaşlarımla yaşadığım herhangi bir olumsuzluğun benim hayat enerjimi kesinlikle düşürdüğünü söyleyebilirim. Kesin dediğim gibi, çok netim bu konuda. Kafamda büyük bir kısmının bayağı meşgul ettiği alanlar var, kalpte de yerleri.

Misal yani...
Konudan konuya zıpçırık zıpçırık atladım farkındayım. Sevgi dedim,kadın-erkek dedim, arkadaş dedim, söyle dedim, mutluluk dedim.. Dedim de dedim.. Bu sabah öyle geldi. Bu kafa hangi daldan dala atladı da bunlar döküldü gerçekten açıklayamam. Çünkü bilmiyorum.

Peh, kıymet biline..
Ve minnak yazımın sonlarına gelirken, yine hayatta insanların bu arkadaşlık ve dostluk ilişkisini kurmadıkları kadın-erkek ilişkisine de pek inanmıyorum sanırım. Herkesin tercihi.. Hele ki şimdi canımın canları hayatta yeni kararları almaya çalışırken. İyi düşün, tart, akıntıya kapılma. Sevgi ve mutluluk dediğin, senin kurduğunun dostluğun içinde..

Bence...

Vay be der giderim...






27 Ocak 2015 Salı

Nil yazmış..Selülit Beyninde

(Başlığı ilgilendiren kısım ilk 4 paragraf sonrası,direkt inebilirsin.. İlk 4 paragraf tamamen fasafiso)

Ah dünya, bu sabah ta aynısın haşmetlim. Sabah 06.40'ta geçen servisime bindim, içerisi çok sıcaktı. Atkımı çıkardım, öndekilerin de benim gibi düşündüğünü duyunca "sıcak değil mi?" dedim onlara, evet dediler. Söyleyeyim o zaman dedim, kalktım en arka koltuğumdan servis koridorundan yürüdüm ve şoföre rica ettim. "Kaloriferi kapatır mısınız?" Kapattı.
Oturdum yerime 5 dakika sonra arkamdan, hakkımdan benden bizden konuşmaya başladı.
İleri geri.
Saçma sapan..

Bende minik fok balığı kıvamında tüm yolda oyunlar oynadım, geldim işime, odayı havalandırdım, çay demledim bizim odadaşlara.. Sanırım normalim, evet evet normalim ben.. Kişinin kendine normal demesinin bir hastalık göstergesi olup olmadığını bilmiyorum tabi.. O kısmına psikologüstler karar veriversin, yorum kısmında mümkünse yazıversin.

İnternette biraz gezinince Nil'in çoook eski yani 2005'teki bir yazısına denk geldim. Hemen copy paste.. Seviyorum Nil'i, enerjisini, tatlılığını. Ve geçenlerde Arcan'la konuşurken çıktı sinir kız dedi Nil'e.. Bende herkes ona bayılıyor sanıyorum. Neyse ben bayılıyorum.. Su gibi geliyor bana..

Bugüne, yarına, herkese, her şeye diye..




"Bakın duyması ne kadar güzel:

En iyileri sensin...

En yetenekli sensin...

En güzel sensin...

En başarılı sensin...

En orijinal sensin...

Senden bir tane daha yok...

Gerçek olamazsın, sen şaka falansın!

Bunlar ağızda güzel bir tat bırakır fakat beyinde yağ yapar. Bu yağlar acilen atılmazsa beyinde 
selülite dönüşür. Beyni selülitlenmiş biri, giderek daha fazla yağ ihtiyacı duyar. Bunların ve bunları söyleyenlerin kölesi olur. Bu doymuş yağları duymaya doyamaz diyelim. 

* * * 

Peki bu güzel sözlere tırnaklarımızla tutunmayalım da napalım? Selülite karşı beynimizi düzenli olarak şu sözlerle yıkayalım:

En iyisi olmak için çok çalışmam lazım...

Yetenekli olmayabilirim...

Güzellik, yıllara endeksli enflasyonda beş para etmez...

Başarmam lazım...

Orijinal bir parçam var mı ki?(Şarkı anlamında da kullanılsın)

Benim gibi çok var, nasıl ayrışıcam?

Bunlar ağızda ekşi bir tat bırakır. Ama beynini bunlarla yıkayan kendini taze tutar. Selülitsiz bir beyinle ve bacaklarla koşar da koşar! Çünkü o, bir türlü yetişemediği bir şeyin yolcusudur. Tek isteği biraz yol almak olan biri, çok yol kat etmiş olur. Bunun diyeti kendinin hep ham olduğunu kabul etmektir. Böyle ham kalmak yağları yiyip yiyip, şişip şişip piştiğini zanneden çiğlerden olmaktan iyiydir. 

* * * 

Örnek: Benim gibiler aslında, kendilerini Tibetteki yak yağından bile ağır yağlarla kızartmak isterler (bu ham oldu). Fakat burada bir tuzak vardır. Borsada nasılsa değerim gitgide artıyor diyenler batar. İnsanın ekolayzırını her gün yeniden ayarlaması gerekir. 

Dışsesler iyi ya da kötü kısık tutulmalıdır. Sizi nakarat nakarat övgülere boğan koroları iyice kısınız. Koşturan, gitgide hızlanan ritimleri açıp onlara dans etmeye çalışınız. İntro bölümüne güzel melodili bir kanal açınız. İntro bölümünü loopa alıp binlerce kere dinleyiniz. Başlamakla bitirmek kapı komşusudur. Arası bir limondur. Dünya yuvarlaktır. 

Burada (hep sınıfta k)alınacak ders hangisidir?

a. ‘101: introduction to myself' (kendime giriş)

b. Literature literature literature (edebiyat)

c. 404: me, myself and Irine (ben, ben ve irin:)

d. Electives (seçmeliler, maymun iştahlılar için)

Ve cevap mfö'den geliyor:

Peki peki anladık, sen neymişsin be abi! 
a a a!"


Not: Genel tüm şikayetler biriktiğinden, artı bugün ki terbiyesiz tavırları servis arkadaşlarımda gördüğünden, tamamen ortak bir karar ile o servis şoförü şikayet edilecek(miş).. So, göreceğiz.. 

21 Ocak 2015 Çarşamba

Kadın Dediğin Alışverişte Bellidir!

Şu ara indrimlerle başım belada. Beni tanıyan, bilen bilir. ben öyle giyim kuşam işinden pek anlamam, ölmem kıyafetler için, hatta birileri bana alışveriş yapsa da ben günlük kıyafetlerimi o alınanlardan giysem diye hep hayal kurmuşumdur. Belki nasıl ve ne alacağımı bilemememden, belki vücudumu tanıyamadığımdan, belki çok seçenek ve çok parçanın kafamı karıştırdığından.
Kıyafet alışverişi ürkütür beni.

Bir pantalonuma bir şey olsa karalar, yaslar bağlarım nasıl olacak diye.. Nereden alacağım bunun gibisini, nasıl bulacağım bööö diye ağlarım.

Ama her kadının zaafını illaki kıyafet olmayacağı bilinir. Bilinmelidir.
Ve benim de tabii ki bir aşkım var.
Dengemi kaybettiğim, gözümün döndüğü şeyler var.

Gift my little Paris
Ne mi?

Kozmetik ve takı.

Tamam bu da klasik. Kabul.
İşte bende o klasiğe değil bu klasiğe gönül verdim.

Hafta sonu Bağdat Caddesi'nde tüm bonkörlüğümle Kiehl's, Bath And Body Works dükkanlarının duvarlarına yapışan örümcektim.
Ağlarımı ördüm.
Ağlarıma ürünleri bir bir düşürdüm.
Bath and Body Works'de indirim var koşun, Kiehl's de yok ama biten nemlendirici, yüz temizleme ıvır zıvır işleri için oradaydım.

Tabi şimdi burada aldıklarımın fotosunu çeksem, olacak bir kozmetik bloğu. No No!
Haddimi ve yerimi bileyim gari.

Haa bir de Chakra var ki, indirimde, bambu havlular,dekoratif eşyalar, ev ve çamaşır kokuları... vs. Tamam oraya da teslimim. Aldım itiraf ediyorum.

Ama işte insan aldığı her şeyden mutlu oluyor.
Bende şimdi masamda fıs fıs kokularımı bir orama bir burama sıkaraktan mutlu oluyorum. Değer mi değer.

Maddeyle mutlu muyum? Evet bazen :)

İşte bir kadının sıradan hayatı, ah haydi sıradaki gelsin...



19 Ocak 2015 Pazartesi

Portakal Kabuğu Görünümlü Selülitlerle Baş Etmenin Yolları

Kendiyle derdi olan insanlar, bir gün gelir yine kendinde bulur sonunu demiş bir düşünür. Yok dememiş aslında tamamen şu an uydurdum.

Günler, geceleri, geceler ayı dolunayı bir de yıldızları kovalarken, ben minnacık dünyamda gide gele, erkek kalka kalka ve arta kalan zamanlarda çokça uyuyarak, etrafımdaki herkesi seve seve, yine ben kendimle kendim gibi yaşıyorum.

Yazamadım buralara, yazacak bir şey bulamadım, bir mim yaptım o da yapmasam iyiydi.
Neden dersen çok klasik olsun ama taştan olsun. İçimden gelmedi ayol..

İçinden ne geldi dersen şu ara eve taktım. Evi güzelleştireyim istiyorum. Eskiden annem içi sıkılınca koltukların yerlerini, bir iki örtü falan değiştirirdi. Bizim ev tek L koltuk 1 berjer olduğundan ancak ve ancak L nin kısa ve uzun kolunu değiştiririm, o da olamaz çünkü duvar ölçülerine göre yapıldı.. Yani o da benle dalga geçer, ben burdayım yerimde, beni hayatta oynatamazsın yürrrrüüüü taş arabası der suratıma en "pembe" haliye...

Burnuma kokusu geldi, Miss Twins'den aldım..
Oda kokuları, mumlar, loş ışıklar hayatımı güzelleştirmekte. Yani ben onlaran medet ummaktayım. İki koksun, bir mum olsun, bana bir bade doldursun bu ne güzel düğün olsun. Derdim bu.

Tabii ki geçen gün yazdığım şükür yazısı, tamamiyle buna da şükür kıvamında idi. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Ama ayrıntılı yazamayacağım neye buna da şükür dediğimi, ahh açmayacaktım şu bloğu tanıdıklara!

Şimdi haliyet-i ruhiyemi anladıysan sayın okuyucu biraz daha devam edeyim. Ben anladım ki şu hayata karşı nasıl kasık, her şeyi hesaplamaya çalışan, adımlarını hep güvenle atmak isteyen bir insanım. Kötü bu kötü. Akıntıya kapılıp rahatça bırakanlara kendilerini nasıl özenirim. Azıcık gamsız olanlar, kafaya takmayanlar hiç bir şeyi, off bayılırım! Ama benim kafa kancalı, her noktaya bir şey takılır, olmadı yapışır, benim kine takılmazsa başkasına takılanı alır. Dert büyük!



Hayatın bir dönemecinden, virajından geçmek, yeni bir mahallesinde soluklanmak üzereyim.

Merak etme :)
Belki sende benimlesindir.
Benim yanımda olmasan da, kendi hikayendesindir.

Hayatla arandaki maç diyorum... Kaç kaç?

Yine de uzun uzun yürümek gerek, her derde deva diyorlar..
Kulağımda bir Fado ezgisi, ellerim cepte olsun.
.
Peh..
Yine romantiğe bağladık.

Hadi öperekten, severekten..
:))

16 Ocak 2015 Cuma

#NR5 Şükür Vesilesi: Şüküre de Şükür!

Ahhh..
Çok şükür...

Bazen o kadar şükredersin ki..
Bazen o kadar oohh dersin ki..

İçin yansa da olan duruma, ana yine de şükredersin sana verilene.
Aldığın kadara.
Duyduklarına.
İçinde yaşadıklarına.

Buna da şükür dersin.

"İyi ki geçiyorsun zaman..
Ya acının derinime en işlediği zaman donsaydın" demiş Hz. Mevlana..

İç titremesiyle, hop kalp atışlaryla, en uzun sessizlik ve pür dikkatle süslenen güne.
Çok şükür..


12 Ocak 2015 Pazartesi

Prenses'in mimi..

Sessiz Prenses'in yapmış olduğu mimi hemen cevaplamak gerek...
Malum konumuz 2014, geçmeyelim çokça üstünden.
Ve sorular sorular...

1. 2014 yılının size kattığını düşündüğünüz en önemli şey nedir? (İnsan, duygu, hayvan, kitap..)

Yani..
Bir çok şey katmıştır elbet.. Düşündüğümde tak diye bir şey bulamıyorum ama.
Doktora yeterliliği geçtim, tez öneriyi geçtim.
Bolca insanım var hayatımda, yenileri geldi evet.
Hayvandan bol hiç bir şeyim yok, sağım solum kedi köpek devam etti..
Kitap desen..:) Ahh biraz daha zamanım olsa neler olurdu...

2. 2014 yılında yaptığınız ve sizi gururlandıran şey nedir?

Gurur..
Vaaayyy..
Yok öyle bir şey, hatırlayamadım..

3.2014 yılında gerçekleşen ve sizi çok üzen şey nedir?

Kayıplar tabii ki..
Hastalık haberleri.
Her sene üzer.

4.2014 yılında kendi başınıza yaptığınız en büyük şey nedir?

Ya bu sorulara saygım büyük ama, cevap veremiyorum.
Kendimi büyütemiyorum kafamda.
Çok önemli bir büyüklük göremedim bak şimdi.

5.2014 yılında en büyük pişmanlığınız nedir?

Bir şeyler var ki.. Daha önceden karar vermek iyi olurdu.. Yine geç kaldım..

6.2014 yılında başınıza gelen en komik olay nedir?

Benim klasik, müşterileri garson sanmalarım, yanlış otobüslere binmelerim.. Yani hayat devam bende :))

Teşekkür ederim prenses sana.
Gördüğün gibi gayet sıradan bir hayatım olmuş.
Cevap bile veremedim doğru düzgün..
Sevgiler.




8 Ocak 2015 Perşembe

"Ben"den Vazgeçtiğimiz Sürece Hayat Daha Güzel Olacak


Aslında tüm olanlar ve günümüzü boğanlardan ötürü canım çok sıkkın olsa da, yani yazasım, şuralarda iki cümle edesim yok.

Lakin hayvanlar.
Günlerdir, hayvanlar - bilmem kaçlarda kalmasın diye, sabah işe giderken mamalar bırakıp, eve geldiğimde bakkaldan ne bulabilirsem, sosis, salam, yumurta pişirip onlar için, ekmekle çoğaltıp besledim.
Suları donmuştu..





Hayvanlar "aç"
Hayvanlar "üşüyor"
"donuyor"
Hayvanların suları yok, "susuz"lar..

Şimdi bu cümleler bir arada tekerleme gibi gelse de bir insan sadece bir tanesini  1 dakikadan 1 saate oradan 1 güne yaşadığını düşünsün.. Haydi..!

Evdeki yemek artıkları, peynir, süt, tavuk suyu, sosis.. Ne varsa Ne ulaşılabiliyorsa.
Sadece bir kaba koymak ve onları çağırmak yeterli.

Çünkü çağırmazsan saklandıkları kuytulardan gelemiyorlar, bayağı bir pisi pisi demek gerekiyor..

Dün işten eve geldiğimde tam 3 kez indim yanlarına. Yazmış mıydım bu kısmı? Neyse yine yazıyorum. Su kaynattım su kaplarına koydum, tabi bekledim başlarında ağızlarını gözlerini yakmasınlar diye, zaten 2 dakikada soğudu.

Tüm yemekleri yediler, kuru mamaları bitirdiler..


Bunları elbetteki ben yaptım demek için demiyorum.

Doğa bu.
Kar da yağacak, hayvanlar da beslenecek.
Kaçış yok.

Evet bunu yapmak %100 benim senin görevin değil, hayvanlarla ilgili bir politika yok, kabul.

Ama şu karda-yağmurda-soğukta işten eve, evden işe gidemezsin!
Yapamazsın!
Vicdanın var!
Vicdanın yoksa sorumlulukların var.

Herkes çevresindeki 1-2 kediyi doyursa, bu dünya daha sevgi dolu olmaz mı?
Yardım denilen şey o kadar kolay aslında.
Kendi gücünden vermek.
Kendinden vermek.
İnan kafanı daha rahat koyarsın yastığa...

Serzenişlerim yakın çevremi de sardı tabii. Dün ömründe hiç bu işlerle ilişkisi olmayan arkadaşlarım sokak hayvanlarını besleyip fotoğraflarını gönderdiler. Öyle mutlu oldum ki! Garaj kapılarını açıp, kedilerin sığınmasını sağlayanlar mı dersiniz.. Çok güzel hikayelerim birikti.

Neden yemek önemli? Çünkü soğuklarla ancak bu şekilde daha iyi baş edebilirler, yani "sörvayvvv" etsinler diye..

Neden kapalı alanlar önemli? Evet onlara kedi evi yapmak, almak, rüzgar kesiciler koymak onların sığınmaları ve geceyi geçirmeleri için çok çok önemli... Köpekler için üstlerinin ıslanmayacağı daha geniş alanlara ihtiyaç var.

Kedi-köpek bakmayanlar, haz etmeyenler asıl lafım size;

İnanın yemek artığı vermek, ya da bakkal-markete gidince onlar için sosis, kuru mama, salam neyse işte almak sizi fakirleştirmez.

Merak etmeyin kediler köpekler musallat olmaz 2 gün yemek verdiniz diye.
Alışmaz size.

Hiç bir hastalık kapmazsınız onlardan.
Pire geçmez size.
Dokunsanız bile onlara geçmez.
Geçse de yaşamaz sizde.

Ben bugüne kadar onlarca sokak hayvanını sevdim bir gün pire sorunum olmadı ne kendimde, ne evimin bir yerinde.

Diyeceğim odur ki..
Duyarlı olalım.
Yalnız değilsin dünya da hele ki anneysen, babaysan, kardeşsen, kuzensen neysen sadece kendini düşünemezsin.

Ellerinin ulaştığı tüm yerlere yetmelisin.

5 adımda sokak hayvanları için barınak yapın
Sokak Hayvanları ile ilgili bilinen yanlışlar





6 Ocak 2015 Salı

Gar, Gış, Gıyamet

Hello mellolarım canlarım ciğerlerim,

Yeni yıl yeni yıl, ilk yazıyla geldik.

Sünepe ve bir o kadar pespaye bir tatil geçirdim evceğzimde. O kadar boştum ki o boşlukta sallandım da durdum. Dünya kadar kitap, çalışılası şey vardı elbet ama bu sene bir boşluk içimde cereyan etti, o etti bende onu dinledi.

Yılbaşı günü her sene artık gelenekselleşen ev partimizi verdik. Aslında çok son anda organize olduğumuzdan doğru düzgün pek kimseyi çağıramadık. 2014'e girerken 30 kişiydik evde ama bu sene 12-13'te kalakaldık.

Zaten bu sene benim içimdeki enerji geçtiğimiz yıllara göre daha düşüktü. Hoppidi guppa sağdan sola, daldan dala atlayan ben bu sene ileri yaş olgunluğunda bir köşede daha sessiz sakin ev sahipliği yaptım. Düşünün doğru düzgün 1 kare fotoğraf çekemedim o güne dair.

Sonrası dediğim gibi boş ama ev ev geçti. Eve doydum,kendime doydum.

Blog dünyasında çekiliş, beni takip edin valla edin, aman hediyem şunlar, yeni yıl bana bunları getir tantanası bitmiş şükür :) Yazılar birikmiş, okumalı, okutmalı.

Ha, ben yeni yılda karar almayı, şunu yapıcam bunu yapıcam demeyi bırakmışım sanırım. Evet evet bırakmışım. Düşündüm de en fazla karar aldığım dönem yaz tatili sonrası. Sanırım aşırı yorgunluklarımı sonlandırdığım anlar, dönüp bir daha şunu yapmayacağım beni çok yoruyor gibi kararlar almamı sağlıyor.

Yani, Ocak güzel aydır.
Kıştır soğuktur.
Ve iş iyidir.
Ev daha iyidir.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...