30 Mart 2015 Pazartesi

Mutluluğun Formülü Çok Açık! Ne Sen, Ne Ben Ne de Bebek...

Hayy pipıllll!

Şimdi iş yerimde eski verilerimi, yeni taşınabilir diskime kopyalarken, yeni bilgisayarımı şekle sokmaya, belgeleri ve kafamı düzenlemeye çalışırken size daha önce bahsettiğim o yazıyı almışım kendime kopyalamışım, hani şu Gülse Birsel'in mutluluk yazısı, efendime söyleyeyim 25 sene saklamışım..
Şaka tamam, 2007'den beri.. Haydi okumayan kalmasın diye...



Toplanın, mutluluğun sırrını veriyorum !

Bir kere şu ortaya çıktı: Para, mutluluk getirmiyor kardeşim! Modern dünya,
sadece 'daha zenginlerin', 'daha az zenginlerden' biraz daha mesut
olduğunu, bu saadetin de 'üstünlük' hissinden kaynaklandığını ve uzun
sürmediğini keşfetti!

Psikologlar 'mutluluk' konusuna takmış durumdalar. Temel ihtiyaçları
karşılandığı sürece, daha fazla para ekstra bir mutluluk getirmiyor.

Peki kim, niye mutlu oluyor ? Time dergisinin son sayısı, birçok bilim
adamının bu konuda yaptığı araştırmalardan çıkan ilginç sonuçları konu
alıyor.

Mutluluk, bizim sandığımız etkenlerden çoğuyla hiç bağlantılı değil!

Para ? Hiç alakası yok!

Eğitim ? Hiç etkisi yok!

Zekâ ? Aynı şekilde!

Gençlik ? Bilakis! Yaşlıların hayattan gençlere göre daha çok zevk
aldıkları ve depresyona daha az meyilli oldukları kanıtlanmış!
Evlilik ? Araştırmalara göre, evli insanlar bekârlara göre biraz daha mutlu
olsa da, bunun sebebi zaten mutlu olmaya meyilli insanların evlilikleri
daha kolay yürütmesiyle ilgili olabilir!
Güneşli havalar ? Hayır! Amerika'nın bol yağmurlu bölgelerinde yaşayanların
Kaliforniyalılara göre daha depresif olmadığı kanıtlanmış!

ARKADAŞLAR EN İYİ İLAÇ

O zaman insanları mutlu eden ne?

Bulgulara göre dini inanç insanların mutluluğunu artıran önemli bir
etkenmiş.

İnanan insanlar zorluklara karşı daha kolay göğüs geriyor ve daha iyimser
oluyorlarmış.


Arkadaşlar, mutsuzluğa karşı müthiş bir ilaçmış!
Ahbapları, dostları, aileleri ve çevreleriyle daha yakın ve sık ilişki
kuran insanlar karamsarlıktan uzak kalmak için en etkili formülü bulmuşlar.


Bu arada, mutlu olmak için bir grup psikoloğun kullandığı 'gün inşa etme'
metodundan bahsetmek lazım.

Denekler bir gün önce dakika dakika ne yaptıklarını hatırlayıp, bu
aktivitenin onların açısından mutluluk düzeyini birden yediye kadar
işaretliyorlar.
Bu test 900 kişide uygulanıyor.
Sonuçlar ilginç...


En çok mutluluk veren aktiviteler, arkadaşlarla sosyalleşme, evde yatıp
gevşeme, dua etme ve yemek yeme... Bunları spor yapma ve televizyon
seyretme takip ediyor.

Tuhaf ama 'çocuklarla ilgilenmek' listenin en altlarında, ev işinin bir
sıra üstünde yer alıyor!

Çoğu insanın hayatında mutluluğunun kaynağı olarak gördüğü çocukların,
günlük hayatın mutsuzluk sebeplerinden biri olması ilginç!
Demek ki, mutlu ettiğini sandığınız her şey mutlu etmiyor!
Ancak, günlük hayatta insanı sinirlendiren, geren, mutsuz eden ufak tefek
olaylar, hayatın genelinde mutluluk kaynağı olabilirmiş!

Sürekli şikayet ettiğiniz stresli işiniz, hayatınızın en önemli rengi
olabilir örneğin.

Psikologların bu konuyla ilgili edindiği farklı bir bulgu da: 'Sonların
gücü'!

Sözgelimi, sizi çok mutlu eden bir ilişki, son bir haftasında berbat
kavgalar ve gözyaşı dolu bir ayrılıkla sonlanıyorsa, bütün hayatınız
boyunca o ilişkiyi kötü hatırlıyorsunuz!

Bu konu, kolonoskopi yaptıran bir grup insan üzerinde test edilmiş.
Biliyorsunuz kolonoskopi, bağırsaklarla ilgili rahatsız edici, biraz acılı
bir muayene metodu.
Bir grup hastaya standard kolonoskopi yapılmış.

Diğer grupta ise kolonoskopi aleti, muayeneden sonra 60 saniye hareketsiz
bırakılmış.

Hastalara acı veren bölüm aletin hareketleri olduğu için, uygulama 60
saniye daha uzun sürdüğü halde, muayenenin sonu 60 saniyelik acısız bir
zaman dilimiyle bittiği için, ikinci gruptaki hastalar, uygulamayı, ilk
gruba göre daha az rahatsız edici bulmuşlar!

Peki, herkes mutlu olabilir mi?

1996'da yapılan bir araştırmaya göre, bir insanın hayatından memnun olması,
yüzde 50 oranında genetik yapısına bağlı!

Genler neşeli, rahat bir kişilik yapısını, stresle başa çıkma kapasitesini,
depresyon ve endişeye meyili yönlendiriyor!

Eğer bir insan genetik olarak mutluluğa meyilliyse, başına berbat şeyler de
gelse, hatta kaza sonucu bir uzvunu bile kaybetse, zaman içinde, eski
mutluluk seviyesine ya da ona yakın bir noktaya dönebiliyor!

ÇALIŞ, ŞÜKRET SENİN DE OLSUN

Bütün psikologların üzerinde fikir birliğine vardıkları üç mutluluk formülü
var:

Şükretmek, iyilik yapmak ve yaptığın işi sevip daha çok konsantre olmak!

Şükretmek, hayattan duyduğun memnuniyeti ifade etmek, hatta bunu düzenli
olarak yazmak ve söylemek, sadece insanın keyfini yerine getirmekle
kalmıyor; Kalifornia Üniversitesi'nin araştırmasına göre fiziksel sağlığı
düzeltiyor, enerji seviyelerini yükseltiyor, acı ve yorgunluğu azaltıyor!
İyilik yapmak, sözgelimi düzenli olarak bir huzurevini ziyaret etmek, bir
komşuya yardım etmek, babaanneye mektup yazmak, mutluluk derecesini ani ve
dramatik biçimde artırıyor!

Ne para, ne aşk, ne güneş, ne gençlik.

Yaptığınız işi sevip, o işe bütün konsantrasyonunuzu ve enerjinizi severek
vermek de, mutluluğun formüllerinden biri.
Marangoz olsanız da, doktor olsanız da böyle.
O kadar araştırma, kolonoskopide ekstra 60 saniyeye katlanan denekler (!),
yazışmalar, toplantılar, istatistikler...

Psikologlar yine bize ana okulunda öğretilenlerle kutsal kitaplarda
yazılanları bulmuşlar:

Mutlu olmak için çalış, iyilik yap, şükret!


Yani özetle çok arkadaş, en iyi arkadaş, en arkadaş bu yüzden önemli.
Yaptığın iş ise temel kaynaklardan biri.
Hani siz anlamadınız ya özet geçiyorum ;)





18 Mart 2015 Çarşamba

Eve gelirken bir ekmek...

Vallahi tembellikten değil.
Bir şey oldu evet, gelemedim yazamadım. Geldim bazen, hemen arkama bakmadan kaçtım.
Gelmek istedim bir küçük yazı çaktım. Tekrar kaçtım.

Yani geldim mi şu an bilemiyorum. Gereksiz sözler vermeyeyim. Tutmayacaksak karıştırmayayım ortalığı.

Okumadım sizleri. Vallahi. Neler yazdınız? Ayy keşke bi buton olsa da tek tek anlatsanız ne olduğunu son aylarda, ne yazdığınızı falan blogger arkidişlerim.. Şimdi ne siz bu soruya cevap verebilirsiniz ne de ben her birinizi tek tek gezerim. Ahh gördün mü kaçırdık birbirimizi.

Ama soranları çok seviyorum ben, daha öncede yazmıştım ama bir daha bir dahaaaa minçikolarım... Ayy çok mersi sordunuz beni, ayy pek bi sevindim, sağa sola sallandım, eteğim kıpraştı yüzünüze bakamadım, aşşaaa doğruı kafamı eğip yandan yandan gülümsedim.. Ayy utandım işte anla. ;)

Son aylarda en önemli olaylar...

1. Klasik kemençemle 20 kişinin önünde kalakaldım.. Evet ufak bir dinleti. Çok heyecan. Sadece 1 parça.

2. İş yerinde cannnımm arkadaşım Güli'nin başka gruba geçmesi, yalnız kalışım, tek başıma projede kalışım, yeni gelen amcalara işi öğretme stresi, ne olacağını bilememe hali..

3. Yeni bir ev fikirleri. Hatta kararları. Pek yeni diil aslında ev galiba ya bir dakika. Yani fiziksel olarak değil tabi, ruh olarak ta benzer... Bilemedim. Tanımlara sığmadı. Özetle Arcangillere taşıncaz biz, onlarda bize. Yani kayınvalide ile ev değiştireceğiz. Bilemiyorum Joe... Taşınmak çok zor bence.. Hele ki dolu bir eve, eşya değiş tokuşu ile.. Zamanı mı? Nisan ortası herhal..

4. Doktoram çok kötü gidiyor. Hiç çalışamıyorum. Ayy bu maddeden sonra passsiiifflora mı diazem mi ne alsam. Çok canım sıkkın.

5.Bilgisayarım çöktü, bence çöktü yani şu an kullansamda. Yeni bir ben lazım, zevkli şöyle yumuşak tuşlu güzel bakışlı, retinalı, prolu,airli havalı bişi.... Ama çok pahalı lanet olası.. Anladın sen onu..

6. Kültür sanat hayatım çöküntüde. Game of thrones u bile bitiremedim. Yeni sezon başlıyor. Tamam gülmeyin 4. sezon 7. bölümdeyim, 13 Nisan'a kadar bitiricem söz..

İşte bööyle..
Merak edilecek çok şey varda, anlatacak pek bir şey yokmuş sanırım..
Güzel resim defterime bir de resim ekleyeyim de gideyim sevgili kuşlar..

Sahi, tatilde n'apcaz kuzum?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...