26 Kasım 2014 Çarşamba

Tiyatro Zamanı: Biriken ile Tatyana Yolculuğu...

Ve konumuz tiyatro.. tatyana biriken tatyana tatyana biriken tatyana biriken tatyana biriken

Kışın gelmesiyle herkesin avm cenneti İstanbul'da, cenneti aratacak kalabalıkta avmlere doluşup, 20 tl'ye aldığı çok çok ucuz sandığı sinema biletinin yanında bir de pop corn ve kola kovalamacasını yapması iyi bir şey değil okuyucu! Ki aramızda pop corn için fırsat sitelerinden tikıt, tabir-i cazise indirim kuponu alanlar da var.. tatyana biriken tatyana tatyana biriken tatyana biriken tatyana b

Sinema izle tabii, sözüm yok. Onu da yapmazsan zaten yuh sana, bırs, tırs!

Ama tiyatro, canımız, can sanatımız, en sevdiğimiz, en gerçek olan.
Yıllarca devlet ve şehir tiyatrolarının her türlü, binbir türlü, türlü türlü oyunlarını seyrederek son nefesini vermeye ramak kalmış izleyici, sana sesleniyorum!

Şimdi sahneye yeni bir soluk, perdeye atmosfer kazandıran Biriken'in yeni oyunu Tatyana'dan bahsetmek istiyorum..

Direkt, ilk sözüm..!
Meral Çetinkaya sahnede büyülüyor, devleşiyor, giderek üstüne geliyor!!!

Tatyana ve Peter'in çarpıştığı anlar diyelim,
Meral Çetinkaya sen hep sahnede ol tamam mı?!
Şimdi söylemem gereken ana sözlerime gelirsek. Biriken'in sahneye koyduğu Tatyana ilk olarak bu sene Mayıs ayında Tiyatro Festivali kapsamında gösterildi. Ama iki gündü, ama kısacıktı, ama az oyundu. Yetti mi yetmedi.. Şimdi Şişli'de Talimhane Sahnesi'nde oyunlarına devam ediyorlar. Her salı, saat 20.30'da.

Tatyana Anton Çehov ve Aleksey Suvorin'in aynı isimle yazdığı oyunun uyarlaması şeklinde karşımıza çıkıyor. Yani bir klasik bir Çehov oyunu demek yersizz, banaaall, saçmaaaa, sıradaaaan olur.  Çünkü iki yazar da bir tiyatro sanatçısı olan Yevlavia Kadmina'nın sahnede seyircisinin önünde, bir intihar sahnesi canlandırırken gerçek zehir içerek ölmesinden etkilenir. Bu hikayeden yola çıkarak Tatyana'nın hikayesi oluşur. Hikayeyi Suvorin başlatır, Çehov tamamlar...

Tatyana'yı Meral Çetinkaya oynamakta. Kendisini intihara sürükleyen temel taşlardan olan sevdiceği Peter'de Fırat Çelik'in ta kendisi.

Peter ve Vera'nın düğün sahnesi

Oyun Peter ve Vera'nın düğün sahnesiyle başlamakta. Bu düğün kalabalıkların, gürültülerin yanı sıra oyuncuların seyirci arasında yer alarak oyuna ve nikaha davetinin ardından, seyirciye bir geri dönüş yaşatıyor. Hemen sonraki sahnede Tatyana'nın yaşamış olduğu içsel serzenişlerin ve  ölmeden önceki zamanına konuk oluyoruz. Tatyana'nın oyununun sonrasında olan parti sahnesinde içkiler içilirken Tatyana'yı göklere çıkaranlar, ona şak şak yapanlar, çok beğenenler arasında Tatyana kendi iç yolculuğuna çıkmakta. Bu sahnede seyirci, Peter ile olan ilişkisinin derinliklerine de inebilmekte...

Aslında sadece aşk değil konumuz, adaletsizlik, insanların maskeleri, sahtelikleri, para, dayatılan olgular, tüm baskılar Tatyana'nın içinde bulabileceğimiz unsurlardan. Oyunun can alıcı sahnelerinden biri de Tatyana'nın "Artık tahammül edemiyorum"  repliğiyle kendini gösteriyor.. Belki de onu
n intihar etmesinin asıl sebebi tüm dünyadır kimbilir?

Biriken'in yönetmiş olduğu bu oyun tek perde, 75 dakika civarında.
Biriken, Okan Urun ve Melis Tezkan'ın birlikteliğinden oluşan iki kişilik ama çok kişilik işler üreten bence kalabalık bir topluluk. :) Biriken'in işleri için tık tık..

Peter yetenekli şahısmış, gitar çalar söyler :)
Biriken'in sahne işleri sıradan değil, bugüne kadar yaptıkları tüm işleri izledim.
Görsel açıdan teknolojiyi kullanabilen, ışık tasarımı ve sahne müziği açısından değişik soundlar ve tarzlarla oyunlarını zenginleştiren ve benim için tiyatro da belki de tüm işlerde en önemli olan "özgünlük" kavramını ziyadesiyle hak eden bir topluluk.

Ziyadesiyle dedim değil mi? Evet dedim.
Parti başlaaar....

Oyuncular ise, Kanbolat Görkem Arslan, Mehmet Bilge Aslan, Yelda Baskın, Fırat Çelik, Meral Çetinkaya, Pınar Göktaş, Defne Halman, Okan Urun, Ahmet Yaşar..


Gidin derim ben gittim. Hem de 2 kez..

Tekrar söyleyelim Aralık ayında da her Salı Talimhane Tiyatrosu'nda oynamaya devam edecek.
Talimhane Tiyatrosu
Abide-i Hürriyet Caddesi
No:211
Black Out AVM Şişli
Gişe Tel: 0212 238 85 09




24 Kasım 2014 Pazartesi

Pazartesinin Ağırlığı, Öğretmenlerin Günü

Hafta sonunu mahmurluğunu üzerinden atamayanlar olmalı.
Olmalı siz de var olmalısınız.
Lakin benim gibiler de olmalı.. Şen şakrak, enerjik.. Sonuçta en güzel renk benim gibiler.

Zııırrtttt!
Yukarıda ki paragrafı çöpe atın.
Tamamen öylesine yazılmış, herkesin morcivert suratla işe geldiği bir toplulukta aynı morcivertin devamıyım ben.
Pazartesi.
Sendromik gün.

Google üzerinden "Pazartesi sendromunu nasıl yenmeliyiz" gibi minnoş bir soru sorsan onlarca uzman dökülüp..
"Şükür et.."
"Kadınsan makyaj yap, erkeksen traş ol"

"Gördüklerine hayvanlar gibi sarıl"
"Yanındakilere gülümse, kahkalara boğul"

gibi öneriler vererek zaten tipsiz olan suratını bir de yapmacık mimiklerle donatarak adamı deliliğe doğru sürükleyebilirler.

Bunun yenecek yutulacak tarafı yok.
Eğer ki yorgun bir hafta son geçirdiysen bugün dinlenmek isteyeceksin.
Yok sakin geçirdiysen o iki günlük serüveni bugün bir nebze daha kolay.

Neyse, günlere anlam yüklemeye bayılıyorum. Ben onları bayıyorum onlar da eziliyorlar anlamların altında. N'apalım..
Pazartesinin durumu vahim. Vah yavruummm!

Neden bu yazıyı yazdın ay n'oluyor kuzucum derseniz bana.
Haberim var aslında onu söylemeye bir girmiştim.
Çıkamadım.

Kış geldi.
Bu değil.
Bugün öğretmenler günü.
Bu hiç değil.

Bana kızıyorsanız eğer tarihe bakın, takvimlere bakın.
Her gün bir gün.
Her gün anlamlı.
Her gün sevilecek, sevgi topurcuğu olunacak bir gün.
Bugün de öğretmenlerin günü.

Meslekler arasında en çok öne çıkan gün herhalde öğretmenlerin ki.
Düşünün o kadar büyük iş!..
Kutlamalar, törenler, balolar, her yerde indirimler..

Öğretmen insanın hayatını vezir de eder rezil de.. Kesin.
Benim vardı bir tane, bayağı bir yılımı yedi, isim de vermiyorum, Allah'tan emekli oldu..
Çiçek götürdüğünüzde bana çiçek getirmeyin diyen bir öğretmeniniz
yoksa çok şanslısınız, çiçekten güzel hediye mi olur ki?

Neyse biri daha vardı çok önemli oldu hayatıma, edebiyat öğretmenim tabii, Ufuk Altıntaş, çok öğrendim kendisinden. Sağolsun.

Sadece öğretmenliği meslek olarak yapanlar değil, öğrendiği her şeyi birileriyle paylaşanlar da öğretmen bence.

Neyse ne diyorduk haber diyorduk.
Yok, kandırdım.



20 Kasım 2014 Perşembe

İşim Gücüm Var...

Şu ara hızla geçiyor günler.
N'oluyor ne bitiyor diye düşünemiyorum..

Klasik Kemençe'de yeni bir eserim var Mahur Beste. Ay Hayır o Ahmet Kaya'nın Müjgan'la söylediği parçaydı. Hatta onlar o Mahur Beste'yi dinleyip kendisiyle ağlaşıyorlardı..

Benimki Mahur Peşrev, bestecisi Rauf Yekta Bey. İnsanın Rauf ve Yekta ismini bir arada görünce ayağa kalkası, önünü ilikleyesi, paçalarını düzeltesi gelmiyor mu? Benim geliyor.

Şimdilik o moddayım zaten. Kendisi neva telinde cirit atmamı sağlayacak. Ah o neva tel yok mu, hani ince olan?!Cik cik çalması zor.. Neyse şuradan bir link atardım ya, atamıyorum malumunuz işyeri youtube ile olan ilişkimizi kıskanıyor.. Görüşmemize engel..

Sanırım kafamda kemençem var.. İlk paragrafta bundan bahsettiğime göre. Evet var var..

Şu ara ev biraz tekke gibi.
Gelen giden.
Ay eğlenceli işte, akşamlar.
Lakin sabah işe gelmesi zor.

Ya bu işe gelmesi hep mi zor?
İşte aşık falan olaydım keşke.. Ne güzel olurdu hevesle gelmek..
Ya da kendime yeni bir motto tutturayım "İşim benim tutkum, işim benim aşkım diye".

Yok bizimkisi sokmaca, kakmaca aşk oluyor.
Her gün gelmesem çok iyi aşık olurdum bak kendisine, ama her gün her gün zor annem!

Bugün size bahsedeceğim, perşembenizi şenlendireceğim, hop oturup hop kaldıracağım diye bir söz vermeyeyim. Yok hikayem.

Öyle bir durum bildirimi çekeyim de işlere bakayım dedim.
Nihayetinde 1 saat sonra toplaşıcaz, top olucaz, topitop olucaz.
Ayy anlayın toplantı var..

Hah tam giderken.. Pinterest'i açınca karşıma bu hatun çıktı..
Yaşlı ama güzel..
Yaş var ama çekici..
İdol olarak alıyorum..

56 yaşım emeklilik fotoğraf çalışmam..




17 Kasım 2014 Pazartesi

Kitabın Geldiği Son Nokta... Bir Fuarın Anatomisi..

Kitabın fuarı..
Olurmuş.
Oldu..
Hemde 33. kez İstanbul'da..

Eskiden kolaydı gitmek.
Pıt diye ulaşılırdı, elinin altındaydı.
Bir şeyler alırdın, bir çıkardın tekrar girerdin.
Bir şey unuttuğunda ertesi güne program yapabilirdin tekrar almak için.

Ama şimdi o fuar Edirne'de..
Edirne'ye doğru giden bir düzlükte yazarın dediği gibi.
Beylikdüzü'nde.
Belki de Bulgaristan'da Yunanistan'da kim bilir..

Bende aylar evvelinden 15'i için ayarladım kendimi.
Arabamla, "elit" bir biçimde, itişmeden tepişmeden, fuar insanı olaraktann gidecektim.
Sabah 9'da düştüm yola. 1,5 saatte oradaydım.
Boş otopark, boş yollar.
İnsan daha ne ister.
Giriş

İnsan diye bir şey var, vardı...

Kalabalıktı evet...

Evet kalabalıktı. İnsan seliydi. İnsanlar nereden nasıl gelmişti hiç fikrim yoktu.
Ben o kadar planlarla zar zor gelmiştim oysa ki.
Gitmiştim.
Gelmiştim.
Neyse..

Tek tek koridorları dolaştık Erdem ile. Önce ana gezi yaptık, bir çok notlar aldık. Bu ilk gezi tam 2 saat sürdü..
Doğumgünüm için hediye alabilirsiniz. Sinan Genim'in İstanbul eseri 2 cildi 1200 TL..
4 cilt.

Metis... Seni de, karganı da seviyorum. Bilmem anlatabildim mi?
Metis'in David Harvey seriisi elbetteki bende var. David Harvey yaşadıkça, Metis bastıkça da olacak!
Alfa yayınlarının en sevdiğim ansiklopedileri
 Alfa Yayınlarının tüm kitaplarını çok seviyorum. Standında bayağı vakit geçirdik bu seyahatte.
Tarih Vakfı Yurt Yayınları
Saygı duyulası, tüm akademik ve bilimsel çalışmalarıyla Tarih Vakfı Yurt Yayınları. Bu sefer oradan bir şey almadım, çoğu var zaten bende..İlhan Tekeli seriisini evimde besliyorum :)


Ben ben ben



Evet elimde listem, kitap dolu çantalarım, sırt çantamla gittim, doldurdum döndüm. Pişman değilim!


Ve tabii ki Murathan Mungan.. Ömrümde gittiğim ilk imza günü. Yani özenle, bekleyerek, sıraya girerek, tekrar kitaplarını alarak yaptım bunu.. Murathan Mungan'ın sihrine,  kelimelerinin büyüsüne hayranım. En sevdiğim yazarlardan şu canııım ülkemde.. Zamanında şarkı sözleriyle beni etkilemiş, klasik kemençeme başlama sebebim olan o eserler onun kaleminden çıkmıştı nihayetinde.. Bekledim, sıralara girdim aldım imzamı...

Murathan Mungan'ı dırdırımla yediğim doğrudur!
Artık eve dönüş vaktiydi. Saat 16.30'da bindim arabama..
Ve işkence..
Tam 4 saat.
20.30'da Kadıköy'deki evimddeydim.
50 km 4 saat...
Kaç km/saat?


Allah'ın cezası fuar.
Allah'ın dağı.
Allah'ın unuttuğu köşede..
Bu eziyeti bana yaşatanlar, bize hepimize püüüüüü size!!!!


Sakinleştim tamam..
Yemek yedim. Çay yaptım kendime ve aldıklarımı bir bir dizdim..

İşin en zevkli kısmı...




Aldıklarım
Derdim İstanbul benim

Bu şehir

Bu kent

Aldıklarımı şöyle bir listelersek...

Mesleki...
1. Modern İstanbul'un Doğuşu Bir  Kentin dönüşümü ve ModernizasyonuMurat GülSel Yayıncılık
2. İstanbul Nereye? Küresel Kent, Kültür, AvrupaDeniz Göktürk, Levent Soysal ve İperk TüreliMetis Yayınları
3. Semavi Eyice KaynakçasıYasemin Akçaoğlu, Sema DoğanKitap Yayınevi
4. Kar İçin Değil Halk İçin Eleştirel Kent Teorisi ve Kent HakkıTürkçesi: Ali Yağız ŞenSel Yayıncılık
5. Mülk, Mahal, İnsanAsuman Türkünİstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
6. Tarih Boyunca KentLewis MumfordAyrıntıYayınları
7. Direnen İstanbulHaydar KarabeyAyrıntıYayınları
8. Türkiye Kentleşmesinin Toplumsal ArkeolojisiErbatur ÇavuşoğluAyrıntıYayınları
9. Yeni İstanbul Çalışmaları Sınırlar, Mücadeleler, AçılımlarAyfer Bartu Candan, Cenk ÖzbayMetis Yayınları


Romanlar 

1. Kahveler Kitabı    Salah Birsel                Sel Yayınevi
2. Son İstanbul         Murathan Mungan      Metis Yayınları
3.  Gökdelen             J.G. Ballard                Sel Yayınevi

Bu fuar benim doktoram için oldu biraz. Teknik gezi yapmışım evet.
Sel yayınevi son dönemdeki favorim.
Çok iyi yayınları var, şiddetle tavsiye..


Pek sevdim, çok sevdim..

 Ve bu sene bana kalan tatlılık bu olsun....
Son İstanbul...

Fuar bitti.
Seneye söz 2 gün gidilecek.
2'si de metrobüsle.
Azar azar alınıp dönülecek.

Nokta.





16 Kasım 2014 Pazar

Benim Müziğim.. Benim İçimin Teli..

Gece gece uykuya giderken..
Bir Türkan Derya bir de Derya Türkan mahvetti beni..
Biri İkinci Bahar ile diğeri elindeki o şaheser ile..

Şimdi paylaşmasam olmaz.
Paylaşsam kimin hangi gönül teline dokunur kimbilir..

Öyle bir eser bu Kürdi Peşrev..

Derya Türkan'ı elinden..

Haydi bakalım..

İyi geceler..

Buradan

14 Kasım 2014 Cuma

#NR3 Şükür Vesilesi, Blog Ödülleri ve Oyunlar

Evet şükür iyi ki blog var, bloggerlar var.
İyi ki girmişim dahil olmuşum..

Çok tatlı insanlar, çok güzel hayatlar, şahane ilgi alanları keşfettim, ediyorum.

Bu mimsel işleri pek anlayamamıştım en başta ama, şimdi bakıyorum mimlere, cinlere, kimlere.

Yen bir mim geldi, defter'den..

Hani şu herkesin birbirini işaret ettiği mimiko. Bir çoğu yapmıştır tabi ama, benim okumaktan en çok zevk aldığım kişileri sıralayacağım şimdi.

15 kişi mi?

Yuh diyorum..

15 kişiyi nasıl bulacağım.
Oyunu bozsam olmaz mı ne de olsa herkes yaptı bitti de gitti..

Neyse aklıma gelme sırasıyla başlayalım..

Ayyy bu da afişi, yerim yerim!
1. Canlı Lütfen takip edin, bu Melike insanı şahane yazıyor Can'ı.. Her gün başının etini yiyorum yaz yaz diye. Kankam o benim haa!
2. Yeliz Bu kız bir şahane dostum! Kaybettiğim ikizim..
3. Havva Kedisi olması insanın bir de üstüne güzel yemekler yapması, hayal değil de ne?
4. Sibel  Büyük bir çaba ile dekorasyon zevkini anlatan, her eve lazım insan, anne adayı, spanish girl ;)!
5. Tolga Ah bu çocuk! Yazıyor, okutuyor, seviyorum!
6. Hazel benim için blog demek, çaba demek, güzellik demek.
7. Mat Yeni o.. Ben okuyorum zevkle..

Ben bunları yazdım ayy beni niye yazmadın deme sakın okuyucu.
Şimdilik böyle.
Sonra değişir dünya.
Hayat.
Gün.
An.
Duygu.

Şükür ettik bugün de geçti..
Çok öpücük.
Çok iyi haftasonları...


13 Kasım 2014 Perşembe

Nedir bu Karaköy dedikleri cancağazım??



Bugün Karaköy günüdür. karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy yemek karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy gece karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy yemek
Uzun zamandan bu yana yazmak istediğim şehr-i İstanbul'un hikayaleri seriimize başlayalım.

Denk geldi aslında. Kafamda başka bir yerden başlamak vardı ya. Karaköy Kahvaltı
Haydi bakalım, nasip kısmet husumet Karaköy'e olsun.. Karaköy yemek

Karaköy, son bir kaç yıldır bir dönüşüm süreci içerisinde. Bölgenin kimliği giderek değişiyor.  Her gün yeni bir restaurant, butik, tasarım atölyeleri açılmakta. İşin sosyal boyutuna burada girmek istemiyorum, çünkü yıllardır tartışılan kimin için mekan, kimin için kent, gelir düzeyine göre kentin ayrışması, soylulaştırma gibi konular bloğumun hafif meşrepliğini bozuyor. Onlar benim mesleki dünyama kalsın, orası ağır bölge. Geçiyoruz.

Geçerken tabi ki kısaca değinmek istediğim bir kaç nokta var. Bunu da artık herkesin bilmesi gerek, kente o gözle bakmamız gerekli. Karaköy, ani bir dönüşümde değil aslında. Tarihten bu yana kentin kalbinde. Tarihi Yarımada'nın yanı başında, Beyoğlu-Pera'nın komşusu, Galata ile iç içe...1950'li yıllara kadar finansın ve deniz ulaşımın kalbi olarak İstanbul'da yer alan Karaköy 6-7 Eylül olayları ve o dönem boyunca İstanbul'da süregelen imar operasyonları ile birlikte ciddi bir kırılma noktası yaşadı.  


Karaköy 1950'ler imar operasyonları

Karaköy bu imar operasyonları sonucunda, onlarca tarihi eserini, anıt eserini kaybetmiş, tam kalbine açılan geniş caddelerin mekanı olmuştur. Aynı zamanda 6-7 Eylül olaylarıyla gayrimüslimlerin şehirden tabir-i caizse kovulması, Karaköy'ün sosyal profilini de değiştirmiştir. Böylelikle boşalan dükkanlar, pasajlar, kaybolan tarihi eserler ve finans sektörünün Levent-Maslak aksına kayması Karaköy'ü derindeennn bir sessizliiğe götürmüştür. ve Karaköy 1980-1990 hatta 2000'li yıllarını bu sessizlikle, farklı sektörlerin burada yer edinmesiyle geçirmiştir.

Kent tekrar, Galataport liman projesiyle ve tarihi merkez olma özelliğiyle son yıllarda tekrar tartışılır, konuşulur ve yeni açılan mekanların etkisiyle de hareketlenir olmuştur. 

İşte konumuz. 

Son haftayı resmen tüm organizasyonlarıyla Karaköy'de geçirdim.
Size buradaki mekanlardan bahsedeceğim sanırım hepsine hakimim :)

Karaköy Bej
Bej, Karaköy'de ilk keşfettiğim ve hala en çok sevdiğim mekan. Yaklaşık 3 sene öncesine dayanıyor keşfim. Yemekleri başarılı, ortamı güzel. Akşam yemekleri için rezervasyon gerekiyor.
Alles Coffee Bar

Baltazar Karaköy
 
Alles Coffee ve Baltazar dost sohbetleri için oldukça uygun mekanlar. Kahveleri, yemekleri ve sıcak ortamlarını çok sevdim.



Dem Karaköy
Dem gerçekten atmosferi ile en sevdiğim mekanlardan!

Bando Karaköy

Forneria Karaköy
Forneria Arda Türkmen'in Leblon'un kapanmasıyla açtığı restaurant.. Yemekler oldukça güzel, fiyatlar ise Karaköy'ün en pahalısı.

Muhit Karaköy

Mum's Karaköy


Nar Dükkan Karaköy
Nar yine en sevdiklerimden, özellikle yemeklerini tavsiye ediyorum. Porsiyonları doyurucu ve çok lezzetli. Çalan müzikleri harika! Servisteki güleryüze de biraz dikkat ederlerse bu iş tamam :)


Naif Karaköy
Naif, henüz uğrayamadığım ama bu resmi görünce bayıldığım mekan. En yakın zamanda gideceğim..


Ops Karaköy

Ops, yine sevdiklerimden oldu. Yüksek tavanlı mimarisiyle ferah, yemekleriyle lezzetli, servisiyle oldukça güler yüzlü ve sıcak bir mekan.. Kahvaltı tavsiye..


Unter, Karaköy
Unter 2 sene evvel iş arkadaşlarımla doğumgünü kutlaması yaptığım güzel mekan! Yemekleri vasat, ortamı şahane!


Karabatak, Karaköy

Ve işte son mekan, en sevdiklerimden Karabatak! Parizyen, kahve, sohbet, kitap tüm içtenliğiyle Karaköy'de! Yemek alternatifi çok diyemeyeceğim. Dediğim gibi ders çalışmalık, sohbet etmelik, kahve içmelik bir cafe Karabatak. Sokağın en orta yerinde, tüm dokuya hakim mimarisiyle, estetiğiyle çok zarif.
 karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy yemek karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy gece karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy yemek

Bunlar dışında kalan Gakkı, Wom, Maya, Komodor, Junk gibi diğer mekanlar da bir dahakine diyelim..
 karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy yemek karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy gece karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy yemek

İşte böyleeeee. Bu mekanlara gittiyseniz yorumlarınızı beklerim tabii ki..
Sevgiler saygılardan bir demet efemmm!


 karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy yemek karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy gece karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy yemek
 karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy yemek karaköy mekan karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy gece karaköy kahvaltı karaköy mekan karaköy yemek
Not. Mekan resimlerinin çoğu bu adresten alınmıştr.

12 Kasım 2014 Çarşamba

Çaymış, Oraletmiş Bunlar Güzel İşler!

Günlerden bir gün Çarşambaymış..
Ayy o da bugünmüş, bakar mısın tesadüffffeeeeeeeee?!!

İşimin yerindeki masamdan size seslenmekteyim canım arkadaşlarım.
İçinizdeki hükela tavrı duyar gibiyim. "Nerede olacaktın ki?, Yaniiii"

Havai, Paris, Stockholm, London Mondon?
En kötü Antep, Adana?

Neyse tamam İstanbul'dayız.
Geyik mood on.

Son günlerde, jürimin geçmesine istinaağden.. (Olmadı bu cümle, n'apıyoruz? Tüm doğallığımızla buradayız, cümleyi silip yeniden yazmıyoruz, devam ediyoruz)

Son günlerde, bir rehavet var. Rahatlık da diyebilirim. Jürimin geçmesiyle hiiç o taraklara bez mez koymadım ben. İşim olmaz. Dinleniyorum.

Kocamla ilgileniyorum... (dermişimmm)

Ay koca dedimde bu yeni evliler, evli olmayı hazmedememişler, koca bulanlar beni çok bayıyor. Gerçekten bayıyor, öldürüyor. İnstagramda, facebookta, ne biliym abuk subuk sitelerde #kociş, #totiş, #aşkısı etiketleri beni kasıyor, gerçekten bu ne yaa diye çıldırıp telefonu atasım geliyor.. Sizde de oluyor mu? Gerçekten meraktayım bana anlatın sizde ki durum nedir? Ekşili Sözlükte bunlar yazıyor...

Kocaları evde bırakalım diyerek iş yerine geçelim.
İş yerinde havalar sıcak.. Bu ara iyi gerçekten.
Çay makinesi alındı.
Yanı başıma konuldu.
Nihat Bey ve ben çaydan sorumlu devlet bakanıyız.
Çayı demliyoruz.
Ölçüleri odada bağıra bağıra söylüyoruz.

-Ben 5'e 3 koydum..
-Aaa ben 5'e 5 seviyorum.
-5'e 4 daha mı iyi.?


Sonra gidip çaydanlığı yıkıyoruz. Aslında geneli o hallediyor, ben pek o işe bulaşmıyorum ne yalan söyleyeyim.

Çaydanlığın altına bir keson ayarlandı. Ohh şahane. Şimdi daha şık. Sonuçta dekorasyon herşeydir?
Kesonun içinde envai çeşit çay.
Rizesi, seylanı, bergamotu, kalitesiz bergamotu, radyasyonlu çayı her şeyden pişirip içiyoruz. 5'e 3, 5'e 5 te kokulu çay normal çay ayarı.. Oohh
Sabah 1 öğlen 1 adet olmak üzere 2 demlik çay.

Nihat Bey tabii ki ceviz konusunda yaptığı hassas davranışını burada da gösteriyor.

-Yasemin Hanım çay alın
-Birazdan

-Yasemin Hanım bardağınızı getirin
-Ahh tabi..

-Yasemin Hanım bugün ki bir harika, haydii.
-Şeyy, tamam, ok,

-Esra Hanım siz almıyorsunuz çay neden, bir sıkıntı mı var?
-Yok ben biraz şeyim.
-Neysiniz?
-Alırım, tamam..

Adamcağızın kibarlığı ve tatlılığı bizim üzerimizde ağır baskı..
Kansızlıktan ölsem, gebersem o çay içilecek arkadaş! Hatır var arada..


Bir diğer haber. Yeşim ameliyat oldu.  Doktorunun muayene sonrasında "ameliyat olman lazım burun etin kemiğe yapışmış, kemiğin kıkırdağa, kıkırdağın derine teşhisiyle "iyi o zaman ben olayım şimdi hayddiiiiiii" diye ameliyata muayeneye gittiği gün ameliyata giren bir kuzenim var benim.
Çatlağız.
Manyağız.
Aceleciyiz.
Hemen herkese güvenebiliriz, işte bizim genlerimiz.

Başka haber var mı? Düşünüyorum.
Bloğa giren çıkan sayısında artış var ama bu Bumerang beni sevmiyor annem.
Yok, olmuyor.
Guguk.
Buguk..

Olsa ne olacak dersen bilmiyorum, bu hafta buna taktım.
Benim ne eksiğim var dedim. Kompleks yaptım.









11 Kasım 2014 Salı

Mimlesek de mi saklasak?

Günaydın... Sabahın en cici saati.
Haydi yazıp kaçıp işe dönmem gerek.

Gamze beni bir mimde etiketlemiş. Yemek mimi. En sevdiğim şey yemek. Soruları cevaplıyorum.

En sevdiğiniz yemek?

Beni tanıyanlar bu sorunun cevabını da çok net bilir. Mantı!
Her an her doygunluk oranında yiyebilirim.
Bir gün iddia üzerine geniş bir mangal sofrası sonrasında 1 tabak hüplettiğimi biliyorum.



En sevdiğiniz tatlı?

Çok değişiyor bu sorunun cevabı. Duruma göre sütlü, hormonlara göre çikolatalı, organizasyonun farklılığına göre cheesecake!

Siz çocukken anneniz sizi?

Annemin ideal çocuğuydum ben. Ablamla abimden yemek konusunda çok çektiği için, bana hamileyken "bu çocuk halalarına benzesin Allaaa'm nolursun" diye yalvarmış. Ona rahat bana dünya zul olmuş.
Hep yedim.
Hep toktum.

Çocukken şimdi de?

Lezzet seçerim.

Yemeği sevdiğiniz ilginç şeyler?

İlginç mi bilmem ama çikolata-süt, muz-süt, kek-süt ikililerini.
Reçel sonrası ağzıma aldığım bir parça peynirin tadını pek severim.

Türk mutfağı dışında?

İtalyan mutfağı ve Fransız mutfağı.

Yemeyi sevdiğiniz sağlıksız şey?

Pizza kraker :)

En sevdiğiniz meyve?

Muz

En sevdiğiniz atıştırmalık?

Açken hemen peynir-zeytin yemeye bayılırım.
Çekirdek severim, ama uzak duruyorum o ayrı.

En sevdiğiniz içecek?

Çay.
Yazın ev yapımı naneli limonata.

Asla yemeyeceğim, içmeyeceğim dediğiniz şeyler?

Böcekgiller.

Sonsuz tane olsa yiyeceğiniz şeyler?

Yani.. Zor soru.
Yeşil erik?

Çorbaların kralı?

Tarhanaaaaaaaa

Kahvaltıda tercih ettiğiniz şeyler?

Her normal insan gibi peynir-zeytin-söğüş salata arada yumurta.

Açken ben?

Mutsuzluğun dibiiiii... Uzak durulası insan...

Bir keresinde yemek yerken...

Özel bir hikayem yok.

Bende Hazel'iDeep'i ve Sibel'i mimliyorum...
Sevgiler, saygılar, güzel Salı'lar..

10 Kasım 2014 Pazartesi

Moda, Fashion da diyorlar..

Bir pazartesi sabahı sendromdan ola gerek paçoz pançoroz kıyafetlerimle iş yerimdeyim.
Bol bir kot, üzerine bol bir sweet ayağımda spor ayakkabılarım.
Evet haftasonu yoruldum, evet haftasonu misafirim vardı, evet haftasonu koşturdum n'olmuş?

Böyle zamanlarda pazartesi tatil olmalı diyorum. Sendromu kaldırırız fena mı?

Yine de şöyle jilet gibi olan hatunlardan, (az bulunur) adamlardan pek haz etmekteyim..

Benim sevdiğim tarz aslında kolay bulunur diyelim. Kolay lokma mıyım ki? AA?!djefjfnyvyıt

Spor, şık işte bu!
Dolgu topuk.. Ayy çok severim ben onuuuuu! Bir kere üstünde durması kolay, uzun oldun mu oldun, üstünde durdun mu durdun? Bir ayakkabıdan daha ne istersin. Kaba saba derler hayıır onun zarifini bulacaksın, işin detayı orada. Bunları çok sevdim mesela, tık tık...

Kazaklar! Çok severim kazakları. Hem totonu kapatandan, uzunca şöyle tayt üstüne hem de balıkçılara ölürüm, gerçekten. Ama ofis ortamında daha ince kazaklar alıyorum son bir kaç senedir. Bu kazakları sevdim, bakmaya değer. Tık tık...

Tamam dolgu topuk ve kazakla kombini tamamladık. Yani öyle bir hava. Altın çıplak yazlık üstün kazak kışlık. :)

Siyah Beyaz ay layk it!
Araya pantalon etek bir şey lazım. Son dönemde çiçekli pantalonları da çok seviyorum yahu.. Çok iç açıcı değiller mi? Floral floral pantalonlar...

Şortta bak çok severim. Sanırım bacaklarımı seviyorum!

Mesela hamile kalsam giyinmek ne zor olur benim için. Şu halde bile zorlanıyorum giyinirken. Biri beni düşünse, giydirse sabahları misal. Off hayalim! Bir hayalim her hafta eve temizlikçi almak, diğeri de birinin beni giydirmesi. Hem sponsor hem gusto olsun, beni düşündürtmesin bu konuda n'olursun Allahım! Süpaaaneke dinimiz amin!

Ne demiştik hamile demiştik. Aslında internete bakınca böyle zamanlar için artmış seçenekler. Vay be diyorum. Kıyafet sorununu da hallettiğimize göre gelsin sıpalar, Hamileyken tık tık...

En üste de şöyle bir trençkot. Yani trençkot kadar seski, trençkot kadar albenisi olan bir parça var mı? Yok bana göre..Bunları sevdim..

İşte sabah güzel giyinseydim böyle serzenişlerde bulunmayacaktım ama pazartesiyi böyle açtım kader, kısmet, husumet!

Sonuçta Prensesim, neden giyinmem gerekiyor ki? Peh!




5 Kasım 2014 Çarşamba

Sedef İybar ve Crate&Barrel Organizasyonu

Selamlar herkese,

Başlıktanda anladığınız üzere size bugün katıldığım bir organizasyonun detaylarını vereceğim.. Çok resmiyim, çok blogger diliyleyim... Hayır hayır şaka.

Tamamiyle kendimce anlatacağım. :)

Dün akşam, Zorlu Center'da  saat 15.30-.17.30 arasında, Sedef İybar'ın mutfağından, tariflerinden ve güzel sohbetinden oluşan Crete and Barrel desteğiyle hazırlanmış güzel bir organizasyona katıldım.

Crate&Barrel Sedef İybar tanıtım afişi
Crate&Barrel Sedef İybar tanıtım afişi
Sedef İybar ile dostluğumuz 2 sene önce twitter üzerinden başlamıştı. Evet o zaman twitter twitter iken, pireler berber iken, develer tellal iken.. Ortalık bu kadar toz toprak siyaset değil iken, gündelik hayattan, mutfaktan, olaylardan, komik anılardan bahsettiğimiz zamanlarda, Sedef abla ile tanıştık. Derken o beni ben onu çok sevdim. Twitter grubu büyüdü, tanıdıklarımız, tanımadıklarımız eklendi ve biz 2 yıl itibariyle süper bir grup olduk. Grubun içinde kimler yok ki.. Beslenme uzmanımız, avukatlarımız, astroloji ve yaşam koçumuz her meslek grubundan var.. Hatta Hanzade bize çiçekler ismini takmıştı ilk zamanlarda :) Zaman zaman görüşmelerimiz, yemeli içmeli şahane toplantılarımız oldu. Dünde bunlardan birini yaşadık hep birlikte.

Twitter grubunu tamamiyle toplayamadık ama yine de bir kaç insanı görmek şahane oldu.

Tekrar konuya dönersek..

Bu koşturmalı yaşamda, milenyum çağında çoğumuzun Anadolu Kültürü ile doğup büyümüş olması mutfak konusundaki alışkanlıklarımızın da o kültürde olması aslında bir çok kişiyi zorluyor. Yani beni çok zorladı. Çünkü eskiden olduğu gibi fiziksel aktivitesi çok olan yaşamlarda yaşamıyoruz. Şimdi beyin olarak koşturduğumuz zamanlardayız. malesef eski salçalı-yağlı yemekler ya da şekerli tüm yiyecekler artık geçerli değil. Daha az yağ ve no sugar!

İşte Sedef İybar tam da bu noktada, hem kültürümüze özgü yemeklerle, hem dünya mutfağıyla bizi tanıştıran ve bunu oldukça sağlıklı bir şekilde yapan bir yemek uzmanı. Evet doğru kelime sağlıklı..
Dünkü toplantıda sunduğu atıştırmalıklar, tarçınlı, limonlu ve şekersiz  şahane meşrubatların nasıl hazırlandığı, tüm tariflerini Sedef İybar'ı sosyal medyadan takip ederek bulabilirsiniz. Şu an ben kısıtlı bir internet kullanımından ötürü adreslerin linkini paylaşamıyorum ama Facebook , Twitter , İnstagram üzerinden Sedef İybar'ı mutlaka takip edin.

Ben kendisinin o şahane sofralarına oturmuş şanslı kişilerden biriyim. Bulduğum tüm tariflerini de gönül rahatlığıyla evde yapıyorum. Çünkü sağlığın ve lezzetin bir arada olduğunu kanıtlayan birini buldum!

Tekrar söylemekte fayda var, kendisi şekere savaş açmış durumda.. Kesinlikle şekersiz yaşam, bende elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum..


Dün akşam ki organizasyondan fotoğrafları paylaşalım o halde.. Malesef bazı fotoğraflara ben yetişemedim, iş çıkışı koşturarak gittiğimden sizler için bu kareleri paylaşıyorum..
Sedef İybar gelen misafirlere tariflerini anlatırken

Tabii ki abla desteği Demet Akbağ'da oradaydı :)

Twitter grubunun taş bebekleri Gamze Özşahin ve Ferhan Eman

Yetişemediğim grup fotoğrafı...

Sevgili beslenme uzmanımız Seçil Kenar ve Sedef İybar. İkisini de takibe alın, sağlıklı yaşam için en önemli ipuçları onlarda..




Not: ve Ferhan ablamın benim için hazırladığı Hıdrellez dileği... Dün akşam bu zarfla kavuştum, çok çok teşekkür ederim emeğine, güzel dileklerine Ferhan abla tekrar, tekrar..





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...