13 Nisan 2015 Pazartesi

Günlük Ritüeller/Yoksa Siz Hala Rutinden Şikayet mi Ediyorsunuz?

Etmeyin..
Çünkü içinizde bir deha yatıyor olabilir..
Başlıyorum anlatmaya hazır mısınız?

Bu senenin 24 Şubatında, yani may börtüdey gününde, Sevinç ablanın bana hediye ettiği "Günlük Ritüeller" kitabını elime aldığımda ve hemen içine bakmıştım her kitaba yaptığım gibi. Onlarca yazarın, düşünürün, yönetmenin, müzisyenin tüm dehasının kendi tutturdukları düzen içerisindeki ritüeller içinde olduğunu anlatan, kişilerin hayatlarından ve özellikle alışkanlıklarının özetlendiği inanılmaz akıcı ve gerçekten çok çok enteresan bir kitap. Günlük Ritüeller kitabını malesef zamansızlıktan yeni elime aldım. (Aslında zamanın her şeye yetebileceğini anlatan bu kitabın öz felsefesiyle tamamen aykırı bir cümle kurdum farkındayım).

Hemen hemen tavsiye ediyorum.. Kitap çok net, çok basit bir şekilde büyük dehaların önemli alışkanlıklarını anlatıyor. İçerisinde büyük derinlikler, ya da hayatlarındaki büyük olaylar, kırılma noktaları yok. Sadece çok özet bir biçimde, spot notlar var.

Ben ve benim gibi yüzlerce sabah 8-5 ya da 9-6 ya da 10-7 neyse ne, işe gitmek zorunda olan onlarca insan hayata yetişememekten, üretememekten, yazamamaktan, herhangi bir şey izlememekten, çocuğuna ailesine ilgi gösterememekten şikayetçi.. Evet bende.. Çünkü çoğumuzun yaptığı işle kendi yeteneklerinin ilgisi yok, ya yanlış tercihler, ya zorundalıklar insanların vaktinin büyük kısmını alıyor. Benim durumum biraz istisna aslında, düşününce çok çok sevdiğim işimi, çok sevimsiz bir ortamda yapıyorum.. Hoş benim kümem de doludur eminim..Çoğu zaman bu tarz rutinlerin  kişiyi körelttiğini çok güzel ve verimli zamanlarımın iş yerinde geçtiğini düşünürüm. Elbetteki sözüm farklı zevkleri olanlara, geliştirmek istedikleri yetenekleri, öğrenmek istediği el becerileri, okumak istediği kitaplara özlemi olanlara..

Bir diğer konu da günün hangi saatlerinin çalışmak için uygun olup olmadığı. Ben gündüz insanıyım o kesin. Ortaokul ve lisede arkadaşlarım sabahlayarak çalışırken ben 10-10,30 uyur sabah günün ilk ışıklarıyla kalkardım. Sanki o zaman beynim tüm verileri tek hamlede alır, ve inanılmaz net bilgiye ulaşırdım. Hala öyleyim. Benim için en zevkli, verimli ve konsantre saatlerim sabah 7-11 arası. O zamanlarda yaptıklarım inanılmaz etkili, beynim daha farklı çalışıyor sanki.. Düşününce ailede ve arkadaş çevremde insanlar daha gececi.. Arcan, ablam.. Onlar gece uyanan devler :) Annem, abim ben tavukgiller..

Günlük Ritüellerde, aslında büyük dehaların nasıl çalıştıkları yer alıyor. Mason Currey'in derlemesi olan kitap W.H. Auden'ın "Akıllı insanda rutin, ihtirasın işaretidir" sözüyle başlıyor..
İşte beni benden alan cümle ;)



Kitapta Simone de Beauvoir, Fredico Fellini, Mozart, Chopin, Arthur Miller, Haruki Murakami, Joan Miro, Franz Kafka, Agatha Christie, Jean Paul Sartre, Descartes, Stephen King, Leo Tolstoy, Victor Hugo, Balzac George Orwell, David Lynch'a kadar usta insanların, büyük adamların, çok başarıların, çok işlerin hayatlarından kesitler var. Ve daha ne isimler, yazamadım, çoook uzun...


Zamanı kontrol etmenin büyük yaratıcılıkların gelmesini sağladığını ifade eden kitapta bir kaç enteresan hikaye var ki paylaşmadan edemeyeceğim. Mesela Francis Bacon'un aslında bir alışkanlık insanı olduğu, Federico Fellini'nin  her sabah 6'da kalktığı, Ingmar Bergman'ın yıllar boyunca hep aynı programı izleyerek, düzenli bir hayat tarzının olduğu, Morton Feldman'ın bestelerini sabah 06-11.00 arasında yaptığını, Mozart'ın 6'da kalkıp 7'de hazır olduğu ve saat 9'a kadar çalıştığı ve Beethoven'ın da gün doğarken kalktığını ve en elzem sorumluluklar arasında banyo yapmayı saydığı bir hayat anlayışının olduğu...

Tüm bu dehaların bir ortak özelliği de var ki genel olarak çoğu egzersiz yapıyor. Bu egzersizler günümüzün popüler hareketleri olmasa da mutlaka programlarında günde bir saat yürüyüş var. Darwin, Charles Dickens, Flaubert, Honore de Balzac, Kant, Le Corbusier, Beethoven egzersiz yapanların başında. Haruki Murakami'nin koşu tutkusunu da biliyoruz tabii ki :) Haruki Murakami-Koşmasaydım Yazamazdım

Anthony Trollope'nin ömrünün büyük bir kısmında bir kamu kuruluşunda memur olması ve buna rağmen erkenden kalkarak tam 47 roman ve 16 kurgu dışı kitap üretmesi..Oh Jesus!! Şevk, teşvik, alkış, helal...Ne dersen... Ne istersen...

İçecekler de büyük önem taşımakta özellikle sabah kahveleri ve öğleden sonra başlayan sabaha karşı biten şarap seansları. :)



Tabii tuhaf alışkanlıklar da söz konusu, Thomas Wolfe ve Benjamin Franklin'in çıplak yazma seansları da enteresan geldi bana, özgürlüğün simgesi olmasın?

Kitabı okumaya devam ediyorum. Karşıma çıkacak örnekleri de merakla bekliyorum. Ama başta da söylediğim gibi şu erkenciler ve rutincileri tek geçiyorum..


Düşününce birden bu büyüüüükkk firmaların CEO'larının her sabah 05.30-6.00 saatlerinde kalkmaları, sporla güne başlamaları, düzenli beslenip işe akmaları, başarının anahtarı sayılır mı?


Haydi düşünelim, düşündürtelim.
Erken kalkıp yol alalım.
Şikayet etmeyelim.
Falan felan.





11 yorum:

  1. Keşke bizim rutinlerimiz de zevklerimizle ya da yaratıcı taraflarımızla örtüşse, ama biz kalk-hazırlan-işe gel-çalış-eve git-ye-uyu şeklinde bir rutin izliyoruz bu da haliyle çok bezdirici.
    Mesela araya sabah sporu, uyku öncesi okuma, çeşitli hobiler gibi rutinler serpiştirsek fena olmaz aslında :)
    Ama kimse benden bu sıralar daha erken uyanmamı beklemesin lütfen :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burcucum aslında tam da bu noktada, denge, terazinin ağırlığı işliyor. İşte bu yüzden rutinden zevk almak, bunu yaratıcılığa dökmek önemli..
      Kalk-Hazırlan-İşe Git-Eve gel denklemini bozmak lazım.
      Kalk-Yaz/Çiz/Dinle..
      Sonra git gel mesela..
      Tabii ki senin bu güzel durumun dışında kalıyor.:)
      Sen şimdi keyfine bak, sağlıkla bebeğini kucağına al :)

      Sil
  2. çok güzel! geçenlerde okuduğum bir kitapta yaratıcılıkla nam salmışların hiç de öyle kokain partilerinde geçen keş hayatları olmadığını anlatıyordu. Düzenli yaşam yaratıclığın en olmazsa olmazı. Benim tek sorunum, geceleri seviyor olmam. Okulda o sabahlayanlar takımındaydım. Her akşam üzeri birkaç saat uyur, sonra sabaha kadar çalışırdım. bu da bir rutindi. ama arca ile ters yüz oldu. senin gibi bir 24 şubat doğanı yer cücesi sabah erkenden dikiliyor:/ belki de rutinimi sabah kaydırmalı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeliz evet sen anladığım kadarıyla gececisin çok :)
      Aslında her türlüsü yarattığın sürece güzel, kime nasılsa..
      Ama bu kitapta, okursan sende göreceksin ağırlıklı sabahçıları koymuşlar, sabah kalkan üretir gibi bir mesaj sezdim ben :)
      Arca ile hayat başkadır tabii, canım kuzuyu öp benim için, doğumdaşım :)

      Sil
  3. Bu kitaba bir göz atmıştım zamanında ve açıkçası hiç sevmedim. Sevmeme sebebim ise şu... Senin yukarıda verdiğin örnekleri göstererek, insanlara sahte umutlar aşılıyor, üretken ve verimli olamamanızın sebebi sizi köpek gibi çalıştıran sistem değil, kendinizsiniz, günde 16 saat sizi çalıştırsalar bile bunun sorumlusu sizsiniz demeye getiriyor, okuyucuda bu algıyı yaratmaya amaçlıyor. Kaldı ki, saydığı birçok dehanın yaşadığı dönemde, 18. ve 19. yüzyılda, bizim gibi işe gidip gelmek zorunda olan işçiler ve hatta mühendisler, günde 16 saat çalışıyorlardı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Meçhul Yazar, zaten bugüne baktığımızda inanılmaz zor hayat.. Trafikte geçen saatler, iş yerinde geçirdiğin zor zamanlar..Yani sistemin tüm insanı yoran, üzerinde baskı kuran her noktası stres ve hastalık yapıcı. Elbette zaman o zaman değil bugün. Haklı bir bakış açın olduğunu söylemeliyim.
      Ama bir taraftanda düşününce o kadar zamanını boşa harcayan insan var ki.. Çalışmayan, evde olan, üretmeyen dahada kötüsü bunu tercih eden.. İşte bu noktada ben çıldırıyorum.
      ve çalışan insanın çalışarak perçinlendiğini de düşünüyorum.
      Mimarın müzik tutkusu, bir doktorun resim aşkı, bir sanatçının bilgisayar oyunları ilgisi.. Bunların hepsi tezat gibi ama birbirini besleyen etmenler.
      Yani yine de zamanı iyi kullanmalı derim ben. 8 saat uyku gereklidir, bazen 12 saat uyursun, ihtiyacındır, vücudun ister. Ama her gün değil.. Tabii istisnalar var hayatta, ben daha ortalama hayatlar yaşayanlar için konuşuyorum.
      Neyse.. Uzun oldu ve karmaşık. Belki de geri gelmezsin boşa yazdım ;) Teşekkürler görüşün için..

      Sil
    2. Haklısın, aynı şeyleri düşünüyoruz... Mecbur kaldığımız şartların bizi paslandırmasına izin vermemek gerekiyor.
      Diğer taraftan, kişisel gelişim zırvalarıyla kaliteli özgür zamanımızı ve verimliliğimizi bile patrona satmaya çalışan bir anlayış var. Sadece buna karşı uyanık olmalı ve üretken olabileceğimiz özgür zamanımıza kıskançlıkla sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum...

      Sil
  4. Eheheh ay biraz güldüm zira ben de erken yatar, erken kalkarım ama gittiğim bir yer ok.
    Bıkkınlığın çaresi egzersiz mi?
    Onu da yapıyorum, her sabah yoga.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süpermişsin sen Jardzy,
      Geçer o bıkkınlık geçer ;)

      Sil
  5. -sizin için yazıya not ekledim :)

    hmmm bu kitabı görüyorum evet :)

    YanıtlaSil
  6. blog keşif etkinliğinde blogunuzu buldum ...
    ve takipteyim .
    bende beklerim ...http://soslubadem.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...