11 Aralık 2014 Perşembe

Harfler Hepsi Başka Bir Karakter!!

Kitapları seviyorum.
Kitapların içerisindeki harfleri seviyorum.
Çocukluğumdan beri seviyorum.
İlk etapta kitapları sevmem pek kolay olmadı ama.
Bayağı bir uğraştı bizimkiler, sonra içine girdim bir şekilde.

Ayyy Şişkolarla Sıskalar okumuştum ne gülmüştüm, Rıfat Ilgaz'ın Bacaksız Paralı Atlet bir sinema çıkışı babam almıştı bana, Aziz Nesin-Şimdiki Çocuklar Bir Harika, Çocuk Kalbi, Pıtırcık ve hikayeleri, Bambi ablamın çocukluğundan bana kalan kitap..

En sevdiğim renklerle, en sevdiğim harfler


Mesela tarz olarak böyle mönüsü yazılmış kafeler benim ilgimi çekiyor
Sizin çekmiyor mu?
Çekmeli
Çeksin

Ve hepsinde ilk baktığım şey harfler ve harf karakterleri oldu. Çok severdim Can Yayınları'nın azıcık tombalak yazı karakterini. Okuması kolay olurdu. Minik minik yazılan harfleri sevmezdim küçükken.

Harfler, yazı tipleri nam-ı diğer fontlar, alfabenin bütünü hep hep çok sevdim..

Ama ne enteresan şimdi keşfediyorum, ben minikken harflere takılırdım çok.
Şu anda da harfleri görünce heyecanlanıyorum ben, siz de var mı böyle bir duygu?

Hatta elime kağıt kalem alsam harf çiziyorum hep, telefonda konuşurken, işte bir şey düşünürken yaptığım farklı büyüklükteki harfler.

Tabii ki Latin alfabesinden bahsediyorum. Duyduğum heyecan Kiril alfabesine falan değil şu an için..
Latin alfabesi Roma'da son bulmuş şu an üzerinde olduğumuz topraklardan geçmiştir.1 Kasım 1928'de de Harf İnkılabı ile hayatımızda.. Yani doğru yerde, doğru zamanda, pek doğru kullanımdadır!

Saygılarım, sevgilerim sana doğru...



Geçtiğimiz günlerde internette dolaşırken, bir anda kafamda harfler ile ilgili bir şeyler baksam ya diye düşünmüştüm, o edindiğim ufak tefek bilgileri yazmak istedim şimdi. Harflerin tarihi Bronz çağına kadar ulaşıyor çünkü, öyle eski..

Latin alfabesi bu biçimler nereden geliyor diye ufak bir araştırma yapınca, her harfin bir anlamının olduğu ortaya çıkıyor. Mesela A, yani elif, yani alfa, "alfabe" nin başı..

Aleph ismi latincede boğa, ay çok afedersiniz öküz demekmiş. A'ya baktığımızda hadi olmadı ters baktığımızda,


Bir büyükbaş kafasından yola çıkan simgesel işaretle A oluşmuştur..
Küçük a ise, bu hayvancağızın küçüğü olmuş..



B, Beta, bida, beth, beyt.. Tümü ve benzerleri ev anlamına gelmektedir.
C ve G, Gamma,gim,gimel,cim
D, delta, dalda, dalet, dal… Bir kapıdır…
E, epsilon… Ellerini havaya kaldırmış bir insandır…
F, digamma… Bir kancadır…
H, heta, het, he… Bir duvar veya çittir…
İ ve I, iota, yadu, yoth… Yukarıya uzanmış bir kol veya havaya kalkmış bir yumruktur…
K, kappa, kap, kaf… Parmakları açık bir eldir…
L, lambda, lamed, lam… Çobanın koyun güderken kullandığı sopasıdır, bir âsâdır…
M, mu, mem, mim… Sudaki dalga…
N, nahas, nu, nun… Bir yılandır…
O, omikron, ayin, eye… Bize bakan bir gözdür.
P, ro, pe… Profilden görünen bir insan yüzü, açık bir ağızdır…
Q, koppa, kof… Mısırlılar için filin dişi, Fenikeliler içinse maymundur… Türkçe'de yok tabii bu harf.
R, res, ra… Ona iyi bakın, o Ramses’tir; P’den farklı olarak uzanan kuyruk, Ramses’in sivri sakalıdır…
S, sigma, sin… Savaşçının ve avcının yayıdır…
Ş, şın… Mısırlılar için insan dişidir…
T, teta, tav, te… Bir çeşit imza, X işaretidir…
U ve V, upsilon, vav… Mızraklardır…
Ve Z, zeta, zayin, za…

Tüm harflerin birlikteliğinde inanılmaz bir büyü var. Her birinin defalarca yan yana gelişi, farklı kombinasyonlarla bir arada oluşları, her birinin oluşturduğu anlam heyecan duyulası!

Böyle, Bence, B şişko mesela :)
Cacık, C, parantez gibi.
S yılan değil de ne?
Oturup hepsine hikaye yazarım ya ben, neyse.

Yalnız K, T ve Y'ye karşı boş değilim, içim kıpırdıyor kendilerine..
U, V beni biraz ürkütenlerden misal..

İsimlerin anlamı varmış bir de bak şimdi gördüm.
Kendime fal bakayım o halde..

Y: Geçmişten İyi Ders Alan.. Alırım, Veririm. Öyle gider.
A: Atılgan enerjik.. Yani Bazen, ama O atılgan nedir ya?
S: Hayalperest.. Ayyy Çok, gereksizce çok!
E: Sıkıntılardan kurtulmak için mücadele eden.. Diyorsun?
M: Ticarete Yatkınlık.. Hahahahahah güliym bari, memurum len ben!
İ: Hassas ve Duygusal.. Ne yani İ den dolayı mı ben böyleyim. O ne ya? İ istemiyorum ben, İneklerde duygusal mı acaba?
N: Sağduyulu  İnsanın kendisine sağduyuluyum been demesi ne kadar saçma, o yüzden sağol var ol ismim cismim.

O zaman ismi Yasemin olanlar bu kadar mükemmel insanlar oluyormuş, kızınızın adını Yasemin koyun...
Bitmiyor,
Bitiremiyorum bu konuyu.
Ne dicem.
Haydi bir daha ki günlere, gecelere diyelim.
Sii yuuuuu!




Kaynak Destek için Kitap ve Kelimeler'e teşekkürlerimle..

8 Aralık 2014 Pazartesi

Bazen Yürümek İstiyorum

Alabildiğine yürümek.
Sürekli yürümek istiyorum, bacaklarım ağrıyana kadar.
O parkı geçmek, binaları geçmek, sıkışmış arabaları da geçmek istiyorum.
Kendi gücümle, kendi isteğimle.
Kulağımda en sevdiğim müzikler olsun, sonra olmasın.

Arada bir şeyler yesem de olur, elimde su şişesi kesin olmalı.

Yürümek özgürlük değil mi?
O özgürlük neden insanın istediği zamanda yapamadığı oluyor.
O zaman nasıl bu özgürlük.
Kim demiş adına özgürlük diye.


Neyse.
Ancak ellerimiz klavye üstünde alabildiğine yürür bu saatte.
O da yürüyemez istediğince malum iş bekler.

Puf..
:(

5 Aralık 2014 Cuma

Biriken Haller, Üstüne Mimler...

Ortalık yine yine heyecanlı siyasal tartışmalarla dolu iken sizlere en geyik halimle sesleneyim.
Ohhh üstüne bir de mim yapayım.

İş yerinde meşşhuur yıılbaşı çekilişimizi en cırtlak bağırtılarımız eşliğinde yaptık, gizli. Şu an buradan söylersem çılgınca kıyamet kopar beni iştekiler aforoz eder, oysa geçen sene öyle miydi? Ne güzel yazmıştım burada sürpüürüzlerimi, süpürgelerimi!!

Neyse, artık gizli yaşamaya hazırlayacağım hediyeleri söylememeye alışmalıyım.
Ocak'a kadar.
Yani geçsin de yıllıbaşı, anlatırız bir şeyler.

Bu ara rutinella hayatım devam ediyor.
Bol bol işe gidiyorum..

O halde biriken mimlerim var onu yapayım dedim kendime..
Çok çok teşekkürler Mimikli Böcek ve Burçin'e..

Şimdi ilk olaraktan..Mimikli Böcek yani complete_the_sentences beni mimlemiş. Hemde bu ikoncuklarla.

Sorumuz şu.. Bu aşağıdaki smileylerden en çok kullandığınız en az 5 tanesini yazınız.



Naber? /Kapiş?/Çaktırma/Şşşşş.

Neyyyyseee..

Ay şapşal bir gülüşüm var, her şeye gülerim

Sonuçta Havalıyım...

Dudaklarım var, göstereyim.



İkinci mim Burçin'den, mim, "Tag: Me Time".. Sorular var, cevaplar benden.

1.Yalnızken ne izler ve okursun?

Takip etmeye çalıştığım diziler var. Game Of Thrones'un 3. sezonun ortasında kaldım mesela.
Şu ara bazı yönetmenlerin filmlerini sıraya dizdim, onları anlamaya ve izlemeye çalışıyorum. Seri yaptım kendimce.
Okumak derken, mesleki kitaplarım var doktoradan dolayı.
Diğer okuma dünyam da sınırsız. Her şeyi okumaya çalışırım.

2.Kendine ayırdığın zamanda ne giyersin?

Nerede bol ve yumuşak bir şey var, ben içindeyim!

3. Me-time güzellik ürünlerin nelerdir?

Kozmetiğe düşkünüm ben çok.
Yani günlük kalem-rimel-allık üçlüsü şahanedir.
Gece yatmadan nemlendirici.
Bunlar temel öğeler..

4.Aktüel en sevdiğin ojen hangisi?

Yılların alışkanlığı.. Flormar 48.
Sally Hansen gri bir tonu var 41 sanırım numarası.
Chanel 605'de seviyorum yazın..

5. Kendine ayırdığın vakitlerde ne yer ne içersin?

Yani kendime spesyal yapmam eğer bu soruda bunu soruyorsan :)
Çay kahve, yazın tarçınlı sütlü buzlu soğuk kahve ;)

6.Aktüel en sevdiğin mum hangisidir?

Yankee Candle-Vanilla Lime

7.Yalnızken Dışarıda Vakit Geçirir misin?

En sevdiğim şey!

8.Tek başınayken sinemaya film izlemeye gider misin?

Evet, çok severim. Özellikle İstanbul'da festival zamanlarında...

9.En sevdiğin online shop?

Orijinal Kulüp :)

10. Eklemek İstediğin Bir şey Var mı? Kendine ayırdığın Vakitte Neler Yaparsın?

Ne ekleyeyim acaba..
Hep kendimleyim yahu...
Blog yazıyorum işte yetmez mi?:))



Bende birini mimleyeyim oo halde :)
İstediğiniz birini ve ya ikisini yapabilirseniz yapın lütfen..
Kitapsız Kedi
Gülşah
Yaşam İzi Gamze

Teşekkürler.





2 Aralık 2014 Salı

Gönlümün 3 teli: Klasik Kemençe, #NR4 Şükür Vesilesi

Yazıp yazıp sildim şimdi, ki ben.. Hiç düzeltme bile yapmadan kendi kendime konuşan insan, konuştuğunu yazan.

Klasik kemençeyi anlatmaya çalışmak, onu paylaşmak çok zormuş.
Nereden başlasam?

Nasıl duyduğumdan, nasıl sevdiğimden ilk olarak..
Tamam karar verdim. Başlıyorum.

Her şey 1993 yılında Süper Baba'nın başlaması ve benim Yeni Türkü şarkılarına olan keşiflerimle başladı. Ben o zaman ilkokulu yeni bitirmiş, hazırlık sınıfına başlamıştım.  Süper Baba 4 sene sürdü, 90 bölümdü aşağı yukarı. Hepsini seyrettim! 1 bölümünü bile kaçırmadım ben o dizinin, nasıl bir azimle seyrettim bilmiyorum, sahneleri şarkıları hep aklımda..

Dizinin 1995'te soundtrack albümü çıktı. Çünkü o müzikler çıkmalıydı, buluşmalıydı insanlarla.. Her etkili sahnenin fonu inceden bir tel sesi, nasıl sızım sızım, nasıl güzel.. Kemandı herhalde. Hatta bilmiyorum, yani neyse neydi, 11-12 yaşımda ben enstrümanlarıyla ilgilenmiyordum ki. Benim işim gücüm, derdim tiyatroydu. Oyunculuklara bakardım, kim hangi sahnede ne kadar oynamış onunla ilgilenirdim, oyunculara hayran olurdum, alttan verilen o acıklı fon müziğinin üzerine gelen oyunculuk beni bitirirdi işte..

Yeni Türkü daha sonra 1996 yılında "Her Dem Yeni Türkü" albümünü çıkardı. Tüm hitlerini orada toplamıştı. Bende almıştım albümü ve sürekli her akşam okuldan geldiğimde dinliyordum onu. Şu an ezberimdedir her şarkısı..

Yeni Türkü ve Süper Baba'da beni çeken o ince ses, o yay, o keman neyse.. O yumuşacık sesti işte.. Yıllarca ve yıllarca sürdü benim Yeni Türkü ve şarkıları sevdam. Ne olduğunu bilemeden senelerce bilemeden...

Oldu sene 2007. Yıllar geçti, Paris'ten döndüğüm zaman Emre ile karşılaştım. Bir arkadaş ortamında diyelim :) Emre Erdal , elinde sazı o ortamda bir şeyler tıngırdattı.. İlk kez görüyor gibiydim o enstrümanı, Emre'nin kucağında kaybolmuştu, minicik, narin öyle zarif..
Birden bire "aa o ses" dedim kendime. Yani, hiç bu kadar sevip bakmamışım bile ne olduğuna, hiç düşünmemişim bile üzerine..

Benim duyduğum, yıllar önce duyduğum o güzel ses oydu, klasik kemençe idi!

Klasik Kemençe resimleri www.sedefhane.com 'dan alınmıştır..

Başlasana dedi ablam orda, sen öğrensene bunu..
Yıllar önce bana Emrah demişti, klasik kemençeye başla diye.. Bir şaşırmıştım .. Çok yakışır sana demişti...

Neydi, nasıl yakışırdı ki, bir enstrüman, hiç bir şekilde nota bilmeyen ben, nasıl çalacaktım ki, sesini sadece Yeni Türkü'den duymuşum,kulağımda hiç bir şey yok..

Aylar geçti Emre ile ilk tanışmamızdan, o güzel karşılaşmamızdan kemençe ile.. Yüksek lisans tezimin sıkıştırdığı bir zaman, Esra ile konuşurken ki o da sıkılmıştı, o da fenalıklar geçiriyordu tezden. Başlasak mı birlikte kemençeye dedik.. Esra' nın ilgiside babasından. Babası Bursa'da koro şefi. Tambur çalar, ney üfler.. Esra daha yakın bana göre klasik Türk Musıkisinin, o daha içinde..

Emre'yi bir cesaretle aramamızla başladı her şey.
6 sene geride kalırken.
Ben hala öğrenmeye çalışıyorum.

Emre Erdal, canım hocam, canım dostum! Sitesi için tık tık

4 sene Emre ile çok düzenli olmayan dersler yaptık. Yazları uzun tatiller, Emre'nin turneleri, konserleri derken temel seviyeyi aldım ondan. Canımın canı Emre! Öğrettiklerini asla asla unutamam, yaptığını asla kimse yapmaz, o güzel sazını, sanatını öğretti bize..

Sonra 2012'de biz tıkanınca. Yani olduğumuz yerde saydırmaya başlayınca, Emre'nin yoğunlukları da artınca ee haklı olarak kaçası geldi Esra ve benden :)) Bizi bırakırken Mahinur hocaya gidebileceğimizi söyledi.

Ama ondan başkası ne saçmaydı. Ondan başkası ile mümkün müydü?

Derken 1 sene ara verdim Çünkü 2012 senesinde doktoraya başlamıştım. Mümkün değildi evlilik, ev, doktora, iş, klasik kemençe.. Zaten terkedilmiştim :(. Kuzum bir sene kapalı kutusunda kalakaldı, elime bile almadım...

Bu arada tabii İncesaz girdi hayatıma, dizilerde kemençe o kadar fazla kullanılıyordu ki, Türk dizilerini sırf kemençe için izliyordum. Bıçak Sırtı, Ekmek Teknesi, aklımıza gelebilecek onlarca dizi.. Hepsinde kemençe, İncesaz, Derya Türkan tınısı vardı.. Tabii ki benim gibi oyunculuk merakı olan insanların bir de müzikle birleşince hayatı o diziler ve müzikleri vazgeçilmezi oluyordu..

Ama bu kadar.
Hala asıl müziğin içine girememiştim.
Hala temeli dinleyememiştim, makamları öğrenemedim, peşrevler, saz semaileri, fasıllar, şarkılar.. O kadar az dinliyordum ki..

2013 senesinde öğrendiklerimin kaybolma ihtimaline acıyarak, çok sevdiğim sazı başka bir emanet yürekle çalabileceğime inanarak Mahinur Hoca'nın kapısını çaldım. Artık korkmuyordum evden, evlilikten, işten, doktoradan, klasik kemençeden ve hepsini yapabilme becerimden. Hazırdım!

Şu tarih itibariyle tam 1 senedir Mahinur Hoca ile birlikteyim. Ahhhh ne tatlı bir nur  o, Mahinur Özüstün... Beni benden alıyor, hem yumuşacık hem disiplinli, hem tatlı hem sert.. Öğretiyor bana kemençesini, sazını, do'yu, si'yi en baştan neredeyse.. İlerledim, ilerliyorum...

Dinle dedi Mahinur hocam. Çok dinle dedi. Şimdi daha yeni yeni kulağımı dolduruyorum ben.. En büyük üstadları yeni yeni dinlemeye başladım. Ahhh eşek kafam, neler varmış, ben nasıl dinlememişim senelerce. Şimdi hayattan ve müzikten aldığım tat, hissettiğim renk bambaşka.. Buradan da yazalım, paylaşalım değil mi?

Tanburi Cemil Bey demirden leblebi demiş klasik kemençe için. Ben kemandan korkup başlayamamıştım üniversite yıllarımda. Şimdi 6 senemi verdiğim sazımda notaları doğru basınca ha bir de ses çıkınca seviniyorum... Mutlu oluyorum resmen.. Çünkü saz perdesiz, çünkü sadece kulağınla buluyorsun notayı.. Piyano değil bastığın tuşta ses veren. Burada eğer milimetrik yanlış basarsan kemençenin sesi bir kabus oluyor, o kabus tüm benliğini sarıyor, yanındakini yanında bırakmıyor, senin elinden atasın, etrafa kaçışasın oluyor.

O yüzden ne sen bana 6 sene mi??? diyip gözlerini devirme ne de ben sana daha fazla zorluğundan bahsedeyim, daha iyisini yapabiliyorsan yap annem, izleyelim, dinleyelim.. :)

Bu yazı uzun oldu..
Daha kemençeden bahsedecektim.
Bölelim o zaman yazıyı..
O bir dahakine kalsın..
Bu benim yolculuğum, bulunduğum nokta, durduğum an adlı çalışmam olsun...
Şimdi Mahinur hoca ile başlayacağım zamandaki korkularımı arkaya atarak, hayatın tüm zorluklarına ve engellerine rağmen kemençemi ilerletmeye çalışıyorum..

O zaman başlangıç olarak, bir iki video ve foto ile sonlandıralım..

Yeni Türkü Karanfil.. Şarkının ilk 18 saniyesi klasik kemençe.. İçinde de var tabii, ama ben tanıtım amaçlı şeetiim.. Yeni Türkü'nün tüm şarkılarında var dediğim gibi..

Süper Baba-İpek İşte burda derin derin ahh!!

Süper Baba-Çengelköy Olur Masal bu da çok temel bir kemençe sesidir benim için...

Barış Manço- Dağlar Dağlar İntro'daki sesi hepimiz bilmez miyiz? Ama onun klasik kemençe olduğunu kaç kişi bilir...

Barış Manço- Sakız Hanım ile Mahur Bey Bilir miydiniz bu denli kemençe yüklü bir parçanın olduğunu? Ben bilmezdim...

"Pamuk gibi elleriyle kemençe calardı
Eşi mahur bey önce biraz nazlanır
Sonra oda kanunuyla eşlik ederdi sakız hanıma"...

... "Önce kanun sustu eski evde
Birkaç ay sora da kemençe"...

..."Evin satılacağı söylendi bir başka gence
Gittim içeri girdiğimde eski bir koltuğun üzerinde
Boynu bükük bir kanun
Ve kanunun göğsüne yaslanmış mahsun kemençeyi gördüm
Bizi rahatsız etmeyin der gibiydiler
Kıyamadım uzaklaştım"...

Tüm bunlar en başta benim kanıma girenler.. Meğer daha neler varmış. Ama sonsuz saygı duyuyorum Yeni Türkü'ye Barış Manço'ya...Klasik Türk Musıkısi'nin en güzel enstrümanını kullanmışlar müziklerinde.. Darbuka'da kullanabilirlerdi değil mi?!

Bitti mi, bitmedi.
Daha çok şey var yazmam gereken.
:)
Sonra artık...
Özetle çok şükür klasik kemençeye, başlamama, vermeye çalıştığım emeğe, çok kıymetli hocalarıma..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...